Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri, kadınların Türkiye ekonomisinde önemli bir güce sahip olduğunu gösteriyor. 2021 Yılı verilerine göre nüfusun yüzde 49,9’unu kadınlar, yüzde 50,1’ini ise erkekler oluşturuyor. Kadın nüfus 42 milyon 252 bin 172 kişi, erkek nüfus 42 milyon 428 bin 101 kişi seviyesinde bulunuyor.

Araştırmalara göre, kadınlarda çalışma hayatına katılmalar düşük seviyelerde kalmakta, eğitim durumu yükseldikçe iş gücüne katılım artmaktadır. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 12,4 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 65,6’ya kadar yükseliyor. Halen kadınların yaşadığı en önemli sorunların başında ekonomik bağımsızlık olduğu görülmektedir. Araştırmalar her 10 kadından 7’sinin bugün bile eşinden ve ailesinden izin almadan çalışma hayatına katılamadığını ve ekonomik bağımsızlıkları olmadığını söylüyor. Ayrıca iş hayatında da kadınların ayrımcılığa maruz kaldığı ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınların yüzde 65’i işte ayrımcılığa maruz kaldığı ve yüzde 55’i ise aynı iş için erkeklerden daha az ücret aldıklarını düşünüyor. Aynı araştırmaya göre toplumun yüzde 22’si kadın ve erkeklere eşit davranıldığını düşünürken, yüzde 55’i eşit davranılmadığı görüşünde bulunuyor. (*)

Kadınların ekonomik hayatta karşı karşıya kaldığı bu olumsuzluklara tepki olsun diye ulusal ve küresel platformlarda kadınların güçlenmesini destekleyen girişimler ve çabalar verilmektedir. Dünya Ekonomik Forumunun “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği” raporlarında; 2021 endeksinde Türkiye’nin 156 ülke içinde bir önceki yıla göre 3 sıra gerileyerek 133’üncü sıraya düştüğü yer almaktadır. Bundan şunu anlıyoruz; bizden daha iyi konumda az değil 132 ülke bulunmaktadır.

Yine yapılan araştırmalarda, pandemide kadın ve erkekler arasındaki makasın iyice açıldığı ve çalışan kadınların yüzde 5’i, erkeklerin ise yüzde 3,9’unun işlerini kaybettiği belirtiliyor. İş hayatında kadınların zirveye doğru basamakları daha hızlı çıkmaya tam başlamışken, pandemi sonrası ev sorumluluğunun kadınların kariyerlerini etkilediğinden söz ediliyor.

Kadın katılımının ekonomik refah ve demokrasinin ön koşulu olduğunu, güçlü bir ekonomi için kadın gücünün kilit bir rol oynadığını göz ardı edemeyiz. Sürdürülebilir bir sistem oluşturmak isteniyorsa, toplumsal cinsiyet eşitliliği önemli olup, kadınların sürece tam katılımı sağlanmalıdır. Sonuçta kadınların toplum içindeki konumu, ülkeler için gelişmişlik düzeyinin göstergesidir. Bütün bunları dikkate aldığımızda kadınların potansiyelini göstermelerinin önünün açılması gerektiği görüşündeyiz. Geleceğin dünyasında ki o dünya eskisi gibi olmayacak, kadınların üretkenliğine, yaratıcılığına, yenilikçi yaklaşımlarına daha fazla ihtiyacımız olacaktır.

Bu yılki kadınlar gününü bir fırsat olarak değerlendirmemizi, daha önce birçok kez gündeme getirdiğimiz, ancak bir türlü anlatamadığımız “kadın girişimcilerimize destek verilmesi” çağırımızı tekrarlamak istiyorum. Belediyemizin bugüne kadar Elazığ’ın turizm ve özellikle gastronomi alanında adım atması için neyi beklediğini anlamakta zorlanıyoruz.  Kadınlarımızı desteklemenin, sadece içi boş söylemlerle mesaj yazarak Kadınlar Günü’nü kutlamak şeklinde olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemizin her tarafında “kadın girişimciler” ile ilgili projeler geliştirilirken, bizim buna duyarsız kalmamız yanlış olacaktır.  Bu nedenle kadın girişimcilerimizin turizm sektörüne kanalize edilmesini, örgütlenmesini ve desteklenmelerini öneriyoruz.

Kaynakça

(*)Ipsas araştırması 97. dönem verileri.