Değerli okurlar sadakat ve liyakat kelimeleri, toplum tarafından oldukça tartışma konusu olan kavramlar haline gelmiştir. Bu minvalde sadakat kelimesinin kökeninden bahsedecek olursak; sıdk yani doğruluk, dürüstlük ve samimiyet gibi ifadeleri barındırmaktadır. Liyakat ise; layık yani hak eden, uygun olan, yaraşan şey gibi ifadeleri karşılamaktadır. Kısaca liyakat, hakkaniyet köprüsü ile objektifliğe merdiven dayamaktır. Kanaatimce bu iki kavram bu gün itibariyle birbirine ziyadesiyle karıştırılarak, hareket edilmektedir. Zira sadakat liyakat olarak görülmektedir oysa sadakatin liyakatle anlamca hiçbir bağlantısı olmadığı gibi sadakat göstermek liyakati ortaya çıkarmaz. Örneğin; bir işi ehline vermek liyakat gerektirirken, aile ve yakın çevrenin birbirine samimiyet bağlarıyla bağlılığı da sadakat gerektirir.

    Gelelim bu gün yaşadıklarımıza. Gerek siyasi olsun gerek sosyal hayatta günümüzde liyakati görebilmek oldukça güç bir durum haline gelmiştir. İşten anlayanların iş başından uzaklaştırıldığı, işten anlamayanların ise baş tacı olduğu bir zamandayız artık. Aslında Tarih bir bilim dalı olarak, bu durumun vahametini gösteren vakalarla dolu olduğu halde bu ibretlik hadiselerden ders çıkaran bir kitle olmadığı aşikârdır. Gazi Paşa: ‘’Efendiler, benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım.’’ Dediği halde medeniyet çizgisinde ileri gitmek varken, neden alaylı anlayışla vazifelendirme yapılır inanın anlayabilmek güçtür. Geçenlerde gayrı ihtiyari denk gelmiştim. Bir müzik öğretmeni sağlık il müdürü olarak vazifelendirilmiş. Çok şakınım. Hani bu geri kalmış elde mızrak, üste donla gezen toplumlarda dahi bu durumun örneğini göremezsiniz. Yine başka bir örnekte; bir bakıyorsunuz hukuk terminolojisinden bihaber, lisansı hukuk olamayan biri, bir hukuki kurumun başına atanabiliyor. Sınavsız, diploma yeterliliği aranmadan, geçici görevlendirme sonrası kalıcı görevlendirmeler gibi uygulamalarla. Sayıştay bile düzenli bir kamu iradesinin ortaya çıkması adına defaten uyarıda bulunduğu halde, halen dünyada en geçersiz sınav metodu olarak kullanılan mülakatların kalkmaması da ayrı muammadır.

    Gelelim Kutsal Kitabımızdaki liyakatle ilgili ayet ve surelere. Kur'an-ı Kerim liyakate dayalı bir sistem önermektedir. Nisâ suresi 58. ayet, bu konuda gayet net ve açıktır. Ayet-i Kerimenin anlamı şöyledir: “Allah size kesinlikle görevleri ehil ve layık olanlara vermenizi, insanlar arasında bir yargılama yaptığınızda adaletle yargılama yapmanızı emrediyor. Peki, liyakatle ilgili bu ayetin inmesine sebep olan hadise neydi? Bu olay şöyle cereyan etmiştir. Mekke fethedilmiş, Kâbe’nin kapıcılığını yapan Osman b. Talha, Kâbe’nin kapısını kilitlemiş, kapının anahtarını Peygamberimize vermek istememiştir. Bunun üzerine Hz. Ali, zor kullanarak anahtarı Osman’ın elinden almış, kapıyı açmış, Peygamberimiz de Kâbe’nin içinde iki rekât namaz kılmıştır. Çıkışta amcası Abbas gelip Peygamberimizden, Kâbe kapıcılığı görevinin, işinin kendisine verilmesini talep etti. Zaten zemzem suyunu dağıtma, sakalık görevi de kendi uhdesindeydi. Bu olayın ardından yukarıda mealini verdiğimiz ayet indi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye anahtarları müşrik olan Osman b. Talha’ya geri vermesini, kendisinden özür dilemesini emretti. Hz. Ali, denilenleri yapınca Osman şaşırdı, “Beni zorladın, bana eziyet ettin, şimdi de gelmiş hatanı düzeltmeye çalışıyorsun!” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali, “Allah senin hakkında ayet indirdi” diye karşılık verdi. Osman, Kur’an-ı Kerim’in kendisine böyle değer vermesi karşısında Müslüman oldu. Hz. Peygamber, layık ve ehil olmayan birinin göreve getirilmesini, kıyamet alameti olarak nitelemiştir. Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre Allah’ın Elçisi, şöyle buyurmuştur: “Yöneticilik layık olmayan kişilere verildiği zaman, kıyameti bekle!” İnanın daha sayısız liyakat ile ilgili örnekler varken sözde dindar olduğunu ifade edenlerin kul hakkını gasp etmesine tanık olmaktayız. Yazık…

    Netice itibariyle; Hakkı, hakkı olana teslim etmeyen bütün kavimlere ait devletler ortadan kalkmıştır. İhanet gibi bir neden olmadığı sürece liyakat kavramını gözetmek en doğru yaklaşım olur. Zira bu dünya hayatı fanidir ve kul hakkıyla öte âleme gidiş oldukça zordur.

Kalın sağlıcakla…