Başımızda kavak yellerinin estiği zamanları hatırladıkça neler kaçırdığımızı daha iyi anlıyoruz. Ancak, zaman geçmiş ve artık geri gelmeyeceğinin de farkındayız. İşte bu yıllardan itibaren adını sıkça duyduklarımızdan biri de Metin Kumal’dı.
     Metin Kumal nasıl olmuştu da bizler tarafından adı biliniyordu. Türk Ocaklarının gençlik kollarından yetişme halis muhlis bir Türk Milliyetçisi olarak biliyorduk. Daha sonraki zamanlarda Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürü olarak tayin edilince adını daha fazla duymaya başladık. Nasıl duymayalım ki? Adını ilk defa topraksız köylüye toprak dağıtma işinde dost düşman herkese duyurdu. Topraksız köylüye toprak dağıtmak bedel ödemek manası taşırdı. 
     Türkiye hızlı kalkınma planları dönemine girmiş barajlar yapılmaya başlanmıştı. Ne kadar arazinin nasıl sulanacağının hesapları yapılıyordu. Tünellerle kurak topraklara taşınan suyun sulayacağı topraklardan bereket fışkıracaktı. Türkiye bir tarım cenneti olacaktı. Aslında hepimizin hayalini süsleyen nutuklar arasında bunları sıkça duyuyorduk. Toprak sahibi olmayan köylülere devlete ait arazilerin verilmesi planını Metin Kumal ve ekibi yapıyordu. Ancak, büyük bir sorun vardı. Derebeyleri şimdiye kadar devlete ait arazileri bir kuruş vergi vermeden kullanıyorlardı. Şimdi bunların elinden bu topraklar alınacak ve şimdiye kadar efendisine marabalık yapan köylüye verilecekti. Bu olacak bir iş değildi. Daha düne kadar tarlasında karın tokluğuna çalıştırdığı köylü kendisi ile eşit mi olacaktı? Devlet karar almış bu gerçekleşecekti. MHP’nin de ortağı olduğu hükumet tarafından tapu dağıtım töreni yapılmasına karar verilmişti. Bunun için Alpaslan Türkeş liderliğindeki MHP tarafından kendisine bağlı olan Toprak Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün faaliyetleri arasında bulunan bu konuyu sahiplenerek konuyu halka daha iyi açıklamak için Diyarbakır’da bir miting tertip edilmesine karar verilmişti.
     Ne olduysa bundan sonra oldu. Kıyamet koptu. Nerede bir sol örgüt varsa derebeyleri ile iş birliği yaparak MHP’yi ve Alpaslan Türkeş’i sabote etmeye karar verdiler. Israrlara rağmen Türkeş mitingi yapmaktan vaz geçmedi. Ancak tanklar ve asker eşliğinde yapılan miting büyük bir hadisenin yaşanmasına vesile olmuştu. Derebeyleri ve iş birlikçileri devrimci geçinen örgütler hedeflerine ulaştılar mı? Biz bir şey demeyelim. Geçmişe meraklı olanlar o zamanı yaşayanları dinleyerek karar verebilirler.
     Metin Kumal, içimizde dünyayı en iyi tanıyanlardan biriydi. Hangi ülkenin hangi üretim faaliyetlerinde başarılı ve üstün olduğunu Türkiye ile mukayese ederek anlatırdı. Bunu anlatırken de diplomasi ve tarihi de ihmal etmemesi hayranlığımızı ve takdirlerimizi arttırırdı. Konuşurken eski İstanbul beyefendisi karşınızda duruyor zan ederdiniz. Son derece kibar ve latif bir insandı. Türkiye’nin hemen bütün envanterine sahipti. Enerji kapasitesi, maden yatakları, üretim ve tüketim arasındaki dengesizlikleri rakamlar vererek anlatması hayret vericiydi. Anlatımları sırasında araya fıkralar ilave etmesi sohbetinin tadına doyum olmuyordu. 
     Yetenekli bir diplomat olduğunu diplomatlardan duymuştum. Bir insanın dışarda diplomat olarak hizmet etmesi gurur verici ama içerde de diplomat gibi olması da çok güzeldir. Metin Kumal böyle biriydi. Yakından şahit olduğumuz için söylüyorum. Düşünüyorum da Metin Kumal eğer Tarım Bakanı olsaydı şimdi Türkiye başka yerlerde olurdu. İlk defa siyasete ideali için girdi. Kazanamayacağını bile bile kendisini MHP’ den Nevşehir adayı gösterdiler. Hem de nikah merasiminden kalkarak Türkeş’i karşılamaya gittiklerini biliyorum. İkincisi de 1990 lı yıllardı. Sen git aday ol dediler. Gitti oldu ama listeye giremedi. Siyasetin garipliği ne diyelim. Kazanan kimse olmadı. Ama kaybeden bir Türkiye oldu.
     Türklük alemi ile ilişkileri en iyi diplomattan daha iyiydi. Azerbaycan’da elçilik görevlisi olduğu yıllarda Elçibey’in devrilmesine üzüntü ile şahitlik etmişti. Elçibey’in en iyi dostlarındandı. Bu konu ile ilgi çok hatıraları anlattı. Onları buraya sığdıramayız. Çok okuyan ama yazmayan biriydi desek doğrudur. Yazmaktan imtina ederdi. Okuduğu kadar yazsaydı keşke. Bundan sakındı. Birkaç defa ısrar etmemize rağmen imtina etti. Sırları ile birlikte gitti. Giden o kadar çoğaldı ki. Hiçbiri de geri dönmüyor.
    Son günlere kadar telefonla görüşüyorduk. En son 15 gün evvel görüşmüştük. İyi olduğunu söylemişti. Ankara’ ya gel anlatacaklarım var demişti. Yarın gideceğim. Ama bana diyeceklerini unutarak onları da birlikte alıp gitmiş. Metin ağabey ruhun şad olsun. Allah sana rahmet etsin Metin Ağabey.