Sizlere bu hafta, ünlü araştırmacı ve dil bilimci Pars Tuğlacı’nın Keban isimli bir araştırma yazısını sunmak istiyorum. Yazı, çok bilimsel ve sağlam bilgiler içermese de Keban’ın geçmişine ışık tutabilecek bazı bilgiler yönünden önemli. Bu yazının da bize ulaşmasını sağlayan, daha önce da birçok önemli yazıyı hazırlayan merhum amcam Ahmet Bayındır’ı rahmetle yâd ediyorum.  

“Hangi tarihte kurulduğu bilinmeyen Keban’ın X. yüzyıla ait bir yerleşim yeri olduğu, Keban Barajı’nın yapımından sonra ortaya çıkarılmıştır. IV. Murad’ın Bağdat seferi sırasında Denizli Köyü’ne uğradığı ve bu köye bir kervansaray yaptırdığı bilinmektedir. Kervansaraydan günümüze taş bir kemer kalmıştır. XVIII. yüzyılda bir eyalet merkezi olduğu ve 7 paşanın burada ikamet ettiği yazılıdır. Dördü, Yusuf Ziya Paşa, Alâeddin Paşa, Ispanakçı Mustafa Paşa, Köse Ruhi Paşa’dır.

XIX. yüzyıl sonunda Mamuretü’l Aziz vilayetinin merkez sancağına bağlı bir kaza  durumundaydı. Merkez sancağın güney batısında yer alırdı. Kuzeyden Arapgir kazası ve Dersim Sancağı, doğudan Harput-Mezre merkez kazası ,güneyden ve batıdan  Malatya Sancağı ile sınırlanmıştı. Arguvan adlı bir nahiyesi, 200 köyü vardı. Bir kaymakam, bir nahiye müdürü ve bir idare meclisi tarafından yönetilirdi. Toplam nüfusu 56 198 kişi idi.

Kaza merkezi Keban-Maden kasabası, Fırat’ın sol kıyısında, Harput’un 42 kilometre batısında, Malatya’nın 42 kilometre kuzeydoğusunda, Eğin’in 65 kilometre güneydoğusunda kurulmuştu. Madenin işletildiği yıllarda 3 bin hane olan kasaba nüfusu  bu dönemde 300 haneye inmişti. Kasabada 3 bin kişi yaşardı. Kazanın başlıca yerleşim bölgesi Birvan (Bugün: Ulupınar Köyü) ve nahiye merkezi olan Arguvan’dı. Birvan’ın nüfusu bin kişi, nahiye merkezinin nüfusu üç bin kişiydi. Koza ve ipekböceği yetiştiriciliği yapılırdı.

1926 yılında idarî teşkilat sonunda Arguvan  bucağı Malatya iline, Muşar bucağı da Baskil ilçesine bağlandı.

İlçeye 1859 yılında bir Rum kilisesi yapılmış, 1876 yılında da Akarsu bendleri inşa edilmiştir. İlçede Osmanlı İmparatorluğu döneminde bol miktarda simli kurşun çıkarılmaktaydı. 1797 yılında maden ocağının varlığı bilinen Keban Madeni’nde yakılan fırınlara, ilçede orman bulunmaması sebebiyle ağaçlar uzak yerlerden getirilmekteydi ve dolayısıyla bu da madenin dirhemine belirli miktarda zam getirmişti. 1817 yılında çıkarılan madenden 88 bin dirhemi İstanbul’a gönderilerek para yapımı için eritilmiş, 1242 (1827) yılında ise 242 bin dirhem İstanbul’a nakledilmiştir.

Daha sonraları madende birtakım genişletmeler olmuş, 1839 yılında buraya mühendis olarak getirtilen İngiliz mühendis Robertson’un bir layihası gereği madene bir dökümhane yaptırılmış, aynı yıl, üretimden elde edilen gelirin fazla olması sebebiyle, Avrupa’dan getirtilen mühendislerin maaşlarına mükâfat olarak zam yapılmıştır.

XX. yüzyılın ilk yarısında maden üretiminin azalması, halkı tarım ve hayvancılığa itmiştir.

Keban barajı yapımı dolayısıyla çevrede 1967 yılında başlanılan kazılarda, Selçuk, Roma ve daha eski döneme ait birçok eski eser çıkartılmıştır.

İlçede Selçuklu dönemi yapısı olarak Vakıf Han, yıkık olarak durmaktadır. Elazığ - Keban ilçesinin Denizli köyü‘ndedir. Kışlık avlusu han tipindedir. Üzeri tonozla örtülü, eyvanlı portalı vardır. Bu eyvana açılan iki oda görülür. Bunlardan birinin mescit olduğu sanılmaktadır. Portalın tonoza yakın bölümlerinde üç kadın figürü bulunmaktadır. İç bölümü iki sıra payelerle üç nefe ayrılmıştır. Tonozla örtülüdür.

(Pars Tuğlacı’nın  ‘Osmanlı Şehirleri’ isimli eserinde Mâmuret-ül Aziz Vilayeti de yedi sayfa olarak anlatılmaktadır.)”     

(Pars Tuğlacı’nın Osmanlı Şehirleri  Kitabından Alınmıştır)