SELİM SIRRI TARCAN / CEM BAYINDIR

Ordu Milletvekili Selim Sırrı Tarcan 1874 yılında Yenişehir’de doğmuştur. Babası Elâzığ vilayetinin Kesrik köyündenUzun” lâkabı ile anılan Albay Yusuf Bey'dir.

İlk tahsilini Harput’ta, orta ve yüksek tahsilini de İstanbul’da yapan Yusuf Bey; binbaşı iken Müşir Çerkes Abdi Paşa’nın yaveri olarak Manastır’a gitmiştir.

Orada 1859’da Kesriyeli Yazıcı Selim Efendi’nin kızı Zeynep Hanımla evlenmiş, 1876’da Karadağ’daki Bileke Kalesinin geri alınması ile ödevlendirilmiş ve burada şehid düşmüştür. Selim Sırrı Tarcan doğduğu zaman; babası, Mora Yenişehir’inde Müşir Hidayet Paşa’nın maiyetinde bulunuyordu.

Selim Sırrı lise tahsilini Galatasaray’da, yüksek tahsilini harp okulunda tamamlamış ve “Mühendishane-i Berri Hümayun” dan mezun olmuştur. İsveç’te jimnastik ihtisası yapmış, Millî Eğitimimize öğretmen ve müfettiş sıfatlarıyla hizmet etmiş; Meşrutiyet İnkılâbına karışarak İstanbul’da fevkalâde komiserlik görevinde bulunmuş ve Sarızeybek oyununu icat etmiştir. “Tre Trallande Jäntor” adlı İsveç halk şarkısını "Dağ Başını Duman Almış (Gençlik Marşı) olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne kazandıran da odur.

Memlekete asker, terbiyeci, sporcu, inkılâpçı ve milletvekili sıfatları ile hizmet etmiş bulunan Selim Sırrı Tarcan’ın elliyi aşkın basılmış yapıtı, 2500 makalesi ve çoğu spor konusunda 1520 konferansı bulunduğundan erişilmesi güç bir rekoru da vardır. 2 Mart 1956 tarihinde ölmüştür.

HATIRALARIM

Babamın Mirası: Babamdan bana miras olarak anama yazdığı son mektupla bir de türkü kaldı. Bu mektubun, kâğıdının rengi gibi, yazıları da soluk.

Fakat bende yaptığı tedailer bakımından çok canlı. Onu ne zaman elime alsam, gözlerimin önünde uzun boylu, yeşil gözlü, kır bıyıklı, Albay elbiseli “Uzun Yusuf Bey” canlanır. Babamın tanımadığım sesini duyarım! Annem kocasının hatıralarını anlatırken derdi ki:

-Yakova’da, yüksek bir tepenin yamacındaki bir kulede oturuyorduk. Baban, bütün gün karşı sırtta askerleriyle meşgul olurdu. Akşamüstü at üzerinde dönerken, karşı tepelere akseden gür sesiyle “Paşam Oğlan” türküsünü söylerdi. Onu sen de ezberle:

‘Ben babamın evin yıktım
Beş yüz altın alıp çıktım
Dönüp de ardıma baktım
Bin gidelim Paşam oğlan.

 

Anan duyar baban duyar
Ardımızdan atlı koyar
Gelen atlı cana kıyar
Ben gidemem Türkmen kızı.

Anam duysun babam duysun
Ardımızdan atlı koysun
Gelen atlı cana kıysın
Bin gidelim paşam oğlan.

 

Kır atımın nalı yoktur
Arkasında çulu yoktur
Bir gecelik yemi yoktur
Ben gidemem Türkmen kızı.

 

Bileziğim nal ederim
Feracemi çul ederim
İncilerim yem ederim
Bin gidelim paşam oğlan.’

İşte babamdan kalan miras! Beş yaşına gelinceye kadar, babamın öldüğünü benden saklamışlar.

Bunu tesadüf öğrendim. Bayramda, komşumuz ve babamın arkadaşı Erkânı- harp kaymakamı Ömer Rüştü Bey’in evine, elini öpmeğe gitmiştim. Yanında oturan zat:

-“Bu yavrucak kimin nesi?” Diye sordu. Ömer Rüştü Bey de:

- Allah gani gani rahmet eylesin... Karadağ’da şehit düşen Miralay Yusuf Bey’in oğlu”cevabını verdi. Şaşaladım, koşa koşa eve döndüm; içimi çeke çeke ağlayarak anneme:

Senin haberin yok! Babam ölmüş! Ömer Rüştü Bey söyledi” dedim. Bu tarihten sonra anacığım bana hem baba; hem de anne oldu...

Kesrikli Şehit Yusuf Bey’in oğlu Selim Sırrı Tarcan’ın, sporcu kimliğini özetleyen sözleriyle yazımızı bitirelim:

Kurtuluş’ta Rum pehlivanları ile güreşiyor, Tepebaşı’nda Üniyon Fransez’de İtalyanlarla eskrimde boy ölçüşüyor, Fener deniz hamamında yüzme yarışına giriyor, Büyükada’da Celâl Esat’ın evinde insanları gülle gibi havaya kaldırıyor, Şakirpaşazâde Asım’a boks dersi veriyordum…”