Ârifâne sözü sözlük anlamıyla, “Ârif olana yakışacak bir biçimde”, “Ârif ise, “Çok anlayışlı ve sezgili (kimse)” olarak açıklanır.

   “İslâm Ansiklopedisi”nde ifade edildiği üzere, “Tanıyan, bilen, vâkıf ve âşina olan, halden anlayan” gibi mânâlara gelen “Ârif”, daha çok tasavvufta kullanılan bir terimdir. Ârifin bilgisine mârifet denir. Mârifet, kelâm ve felsefede ilimle eş anlamlı olarak umumiyetle bilgi mânâsına kullandığı gibi, “Mârifetullah” şeklinde, Allah hakkındaki bilgi için de kullanılmıştır.

   Tasavvufta ise Allah’a dair olan bilgi başta olmak üzere, bütün varlık ve olayların mahiyeti hakkındaki bilgiye mârifet denilmiş ve ârif yani ehl-i ma‘rifet ile âlim arasında açık bir ayırım yapılmıştır. İlmin elde edilmesinde âlimin dinî ve ahlâkî şahsiyetinin önemi olmadığı halde, mârifete ulaşmada, şahsiyet, merkezî rol oynar.

   Âlim zihnî faaliyetle mutlak surette bilen, ârif ise ahlâkî ve mânevî arınma sayesinde sezgi gücü ve derunî tecrübe ile öğrenen, anlayandır.

   Âlimin zıddı cahil, ârifin zıddı münkirdir. (İslam Ansiklopedisi)

   Başta belirttiğimiz gibi, ârifâne’nin, ârif olana yakışacak biçimde, ifade edilen anlamı yanında, ikinci olarak, âriflerin toplandığı yer, meclis, divan anlamına gelir, ârifane.

   İşte bu ikincisi, halkbilimi araştırma konuları içinde  “dayanışma, yardımlaşma ve eğitim kurumları” şeklinde yer alan; Türkiye’de ârifâne, erfene, ferfene olarak adlandırılan bir kurumsal yapıyı işaret eder. 

   Yârenlik, Seymenlik, Âhîlik gibi kurumsal yapılar yanında, sıra odaları, kürsübaşı, sıra gecesi, velime adı taşıyan akran toplantıları bu türdendir.

   Bu kurumsal yapıların tamamı, kökende kamların yaptığı ritüellere ve toy denilen devlet meclislerine kadar gider.

   Toy” kelimesi “meclis-toplantı”, “devlet meclisi” anlamına gelmektedir. Bu kelime zaman içinde anlam değişmesine uğramış ve günümüz yaygın anlamı itibarıyla bayram, ziyafet ve yemekli eğlencelere verilen isim olmuştur.

   Eski Türklerde Toy, hem devlet meclisi, hem de hükümdarlar tarafından yılın belirli günlerinde, hükümdarlık alâmeti olarak devlet ileri gelenlerine ve halka verilen resmî nitelikli bir ziyafettir. Toylarda göğe kurban keserek ziyafetler verilmesi âdettendi.

   Özellikle bahar ayında yapılan toyda, hükümdar verdiği ziyafet sonrasında kendi malı olan yemek takımlarını ve hediyelik eşyaları konuklarına yağmalatır. Bu sebeple bu toylara “yağmalı toy” denir.

   Toy kelimesiyle aynı anlama gelen “kurultay” kelimesi de moğolca toplanmak, bir araya gelmek demektir ve XIII. Yüzyılın ortalarından itibaren toy ifadesinin yerini almış, toy ise yemekli eğlence için kullanılır olmuştur.

   Oğuzlar’ın da toy benzeri toplantıları vardı.  “Tirnek” (dernek) veya “Kengeş Toyu” denilen divan meclislerini toplar ve istişare ederek çeşitli kararlara varırlardı.

   “Yağmalı Toy”un bir benzerini de Oğuz toylarında görmekteyiz.  Misafir olunan evde, hanede yemekler yenildikten sonra, ev sahibi, aynen hükümdarların yaptığı gibi, kendi mallarını yağmalatırlardı.  Buna da “Han-ı yağma” denirdi.

   Bu görenekler zaman içinde misafirliğe giderken hediye götürme, ev sahibinin misafirini bir hediyeyle göndermesi şekline evrilmiştir.

   Türklerin İslâm inancına geçmelerinden sonra kurdukları devletlerde görülen “Divân” geleneği ve “Meşveret” usûlünde Türklerin eski toylarının, meclislerinin tesiri olduğu düşünülmektedir.

   Devlet meclisi olan toylar gerek karar alma ve meclis nitelikleriyle ve gerekse dinî tören, festival, eğlence ve yarışmalarıyla idarî, siyasî, askerî, iktisadî, içtimaî ve harsî (kültürel) yönlerden Türk toplumuna birleştirici ve yararlı hizmetler yapan kurullar olmuşlardır.

   İşte kökenini anlatmaya çalıştığımız bu toplantılar, daha önce de belirttiğimiz gibi Yârenlik, Seymenlik, Ahîlik gibi kurumsal yapılar yanında, “Sıra Odaları”, “Kürsübaşı”, “Sıra Geceleri”, “Velime Geceleri” adıyla Türkiye’de varlığını sürdürmüştür.

   Bu kurumsal yapılardan bazıları, zaman içinde ahilik gibi esnaf kuruluşlarına veya tarikatlara dönüşmüşler ise de esasen memleket ve toplum meselelerinin görüşülüp karara bağlandığı, küslerin barıştırıldığı, müşkülü olanların bu müşküllerinin çözüldüğü sosyal kurumlardır. Bu kurumların toplantılarının bir bölümünde de müzik icrası vardır.

Devam Edecek…