Kurban Bayramı’nı idrâk ettik hep birlikte…
Ancak; sorulması gereken Kurban Bayramı’nı idrâk etmenin mutluluğunu yaşadı mı vatandaş?
Ülkenin hâli ortada…
Ekonomik sorunlar, geçimini temin edemez duruma sürüklenen insanların içine düştükleri çıkmaz!..
Çeşitlilik ve artış gösteren toplumsal sıkıntıların çözümlenemeyişi.
Tadı tuzu kalmayan hayat ve neşesi kaçan vatandaşlar.
Her bayramda “Nerede o eski bayramlar?” diye söylenerek, değişen sosyal yaşam, farklılaşan örf ve âdetleri arayan ve geçmişe özlem duyan insanımız; artık, bolluk ve bereketi, rahat ve huzuru, nihâyetinde yitirdiği mutluluğu mumla arar oldu bugün?..
***
Uzun süredir yaşadığımız her sorunun çözümsüzlüğüne karşılık ileri sürülen iki mâzeret vardı…
Özellikle ve öncelikle Elazığ için geçerli olan “deprem”, öteki de hem ülkemizin hem de dünyanın mücâdele ettiği “Covid 19 pandemisi” tanımıyla tüm insanlığı etkileyen musîbet!
Biz, Elazığ’ı özellikle ve öncelikle etkileyen “deprem” gerçeğine değinelim genel hatlarıyla.
24 Ocak 2020 Depremi’ni, Elazığ’da yıkılan birkaç bina ve yitirdiğimiz 42 candan ibâret sanan ve yanılanlar çoğunluktayken, aksine bir endişeyi dile getirenler de vardı o günlerde…
“Bizler, Elazığ olarak tâziye evinde gibiyiz. Yarın bu kalabalık dağıldığında ve acımızla baş başa kaldığımızda anlayacağız neyin ne olduğunu?..” ifâdesi, engin bir öngörünün eseri çarpıcı bir itiraf olarak, bugün her nereye baksak karşımıza çıkan, gözümüze takılan, her yandan duyulan gerçekleri anlatır gibiydi âdeta?
***
Bakmayın siz, o yerel televizyonlarımızda özenle çekilmiş, sözde “depremzede” vatandaşlarla yapılmış olan değme reklâmlara taş çıkartacak özellikteki röportajlara?
Efendim, Elazığ’a yapılmış olan bilmem kaç bin konutla yaraları sarılmış olan halkın temsilcileriymiş gibi konuşan, hiçbir sorunla karşılaşmamışçasına memnun ve mutlu bir kompozisyon çizen vatandaşlara?
Özellikle seçilmiş, halk neden şikâyetçiyse tam tersini söyleyen ve “Allah devletimize zeval vermesin” temennisiyle, bir de şükrünü dile getiren çoğunu tanımadığımız insanlara!..
Oysa, yapılmaya çalışılan reklâm ve toplumda oluşturulmaya çalışılan algının tam aksine, depremin gerçek mağduru olan vatandaşın derdini dinleyecek, yaşanan mağduriyetlere çözüm arayacak birilerine ihtiyaç var?..
***
Depremin hemen ardından yıkılan ve enkazından canlı / cansız bedenlerin çıkarıldığı birkaç binadan ibâret olduğu sanılan maddi bilançonun ağırlığı, 6.8’lik depremi tâkip eden 5.3’lük artçı sarsıntıyla ağır hasara dönüşen binlerce yapıyla birlikte kıyaslanamayacak ölçüde ağırlaşırken, vatandaşın bitmeyen çilesini soran yok, dinleyen yok?
Deprem sigortalı -DASK- meskeninin gördüğü hasar sonucu uğradığı zararın karşılığını dahi alamayan insanların, güvence bekledikleri kurumlarda yürüttükleri işlemlerin formaliteye boğulmasına ve muhatap oldukları vurdumduymazlıklara isyanlarını duyan yok?
Hak sahibi olmasına rağmen haksızlığa uğrayan, evi, dükkânı, binası, arsası kaybolan ama malının / mülkünün varlığını kanıtlamaya zorlanan, neticede idâreyle mahkemelik olan vatandaşların sayısını bilen yok?
Büyük evi küçülen, yaşam alanı metrekarelerle ifâde edilen, ilçeden il merkezine, il merkezinden kenar semtlerde oluşturulan okulsuz, alış veriş merkezsiz yerleşim yerlerine göçe mecbur edilen mağdur vatandaşların hâlini gören yok?
Evi hasarlı olduğu için yıkılan, zorunlu olarak kiraya çıkan, şimdi değişen ekonomik şartlar nedeniyle yıkılan evini yeniden yaptırmak amacıyla âdeta bir servete ihtiyaç duyan gariban insanların çâresizliğini düşünen yok?
***
Bayram gezmelerinin sohbet konusu; hâlâ üzerinden tam 2.5 sene geçen deprem ve sonrasında insanlarımız için depremden çok daha fazla yıkıma neden olan bu hak kayıpları ve mağduriyete sebep olan konular ise ve siz hâlâ, o yerel televizyonlarımızda özenle çekilmiş, sözde “depremzede” vatandaşlarla yapılmış olan değme reklâmlara taş çıkartacak özellikte röportajlarda yaraları sarılmış olan halkın temsilcileriymiş gibi konuşan, hiçbir sorunla karşılaşmamışçasına memnun ve mutlu bir kompozisyon çizen vatandaşların verdiği umut dolu mesajlarla avunuyorsanız, avunun durun bakalım?
Yapılmaya çalışılan reklâm ve oluşturulmaya çalışılan algı, bilin ki onbinlerce vatandaşın yarasına merhem, sorununa çözüm olmadı, olmuyor, olmayacak!
Halk, Kurban Bayramı’nı kutlayan siyasîlerin, iktidar imkânlarıyla billboardlara asılan devasa afişlerde resmedildiği gibi; vatandaşın derdini dinleyecek, elini göğsünün üstüne koyarak kalpten söz verecek, gülümseyerek bakarken gözlerinin içindeki pırıltıyla kendilerine umut ve güven verecek, özellikle depremle sarsıldıkları ilk andan bugüne dek bitmek bilmeyen sorunlarını çözecek, mağduriyetlerini giderecek, gerçek ve samimi bir yaklaşım bekliyor!
Ancak ve elbette billboardlardaki poz verişle ve sadece görünüşte olduğu gibi değil!