TELGRAFÇI AKİF’İN YOLUNDA…

Hüseynik türküsünü söyleye söyleye şehrin hemen yanı başında yüksek binaların arkasında Harput’un eteğinde yer alan köyümüze şimdi mahalle olup Ulukent adını alan Hüseynik’e gittik. Amacımız türkülere konu olan Telgrafçı Akif in yolunu izleyerek Harput’a çıkmaktı. Arayıp tarayıp yolun girişini bulduk. Belediyemiz bu yolu canlandırıp cazibe merkezi yapmak için çoktandır çalışmalara başlamıştı. Sağ olsun Sedat Çağlayan ağabeyimiz de büyük bir emek sarf ederek Hüseynik’in kitabını yazmış. Kitap çıktı çıkacak. Zaten şimdiden iki tane imzalı siparişini vermişim. Yolun tam başlangıç noktasında arabadan inip poz vermeye başlayıp fotoğraf çekerek o günleri bir nebze olsun bizde yaşamak istedik.

Önce yolun fotoğrafını çektikten sonra yüzümüzü Hüseynik’e doğru çevirerek yüksek binaların gölgesinde kalan mahallemizin fotoğraflarını çekip selfie yaptık. İçimden ‘’Lütfü’’ diye bağırmak geldi. Lütfü gelse ne olacak ki? Artık telgraf mı kaldı?...

Bir mesaj atarım Gardaşıma olur biter. Arabamla yoldan yukarı doğru çıkarken şunu gördüm yol baya dik ve dolambaçlıydı. Gerçekten yayan çıkacaklar için zahmetli bir yol. Yola araba sıği ama yürüyüş yolu olduğu için biraz dar. Hatta bir noktadan sonra yol tek şerite düşi. Belediye’nin yaptığı seyir teraslarında durarak manzara seyredip tekrardan fotoğraflar çektik. Sonunda öyle bir yere geldik ki durduğumuz yerde görevliler hemen etrafımızı sardı ve bize; ‘’Hayırdır Gardaş? Siz burada ne arisiz? niye geldiz? Yasak hemşerim yasak!’’ dediler.

Biz de, ‘’Yanlışlıkla geldik, buranın yabancısıyız, Bingöl’e giderken yanlış yola girmişiz’’ dedik.         Zaten yemediler!

Neyse gerçek niyetimizi söyleyip yolun kalan kısmını da görelim dedik fakat bırakmadılar. Yapacak bir şey yok. Yolu yapan işçilerin görüntülerini de alıp gerisin geriye Hüseynik’in içine dönüp birazda orda takılıp hafta sonu turumuzun devamı olan Fatih Ahmet Baba türbesi, buzluk mağarası ve dönüş yolumuz olan Kuzey çevre yolundan şehir merkezine döndük. Yalnız son olarak şu Kuzey çevre yoluna da değinmek istim. Harput’tan Pertek yoluna oradan köprüyle Körpe ve Şahinkaya’dan Keban yoluna çıkan yolumuz çok güzel olmuş...

Yolun devamı olacak mı? Malatya yoluna bağlanacak mı? Bunu tam bilmim…

 Ama şöyle bir gerçek var kesinlikle Malatya yoluna bağlanıp Pertek köprüsüyle süslenmesi lazım. Hüseynik’ten Harput’a çıkmak için yapılan yürüyüş yolu tamamen bitince, tekrar gidip Telgrafçı Akif’in gittiği yoldan Harput’a gidip izlenimlerimi de yazmayı düşinim…

Yalnız yolun bitmesi için baya bir zaman geçmesi lazım.

***

GAZETENİZ TURAN PARİS’TE!

Değerli Genel Yayın Yönetmenimiz H. Vehbi COŞKUN kesin bu sene leyleği uçar görmüş…

Uzun zamandır Elazığ dışında gezip duridi. Son durağının Paris olacağını haber alınca kendisinden bir ricada bulundum. Dedim ki, ‘’Hocam giderken TURAN Gazetemizi Paris’teki babanızın kuzenine hediye olarak götürür müsünüz?” Sağ olsun beni kırmayıp TURAN Gazetemizi Paris’e götürdü…

Vehbi Hocamızın babasının kuzeni Enis COŞKUN Ağabeyimizden daha öncede köşemde bahsetmiştim. Elazığ sevdalısı olan memleketini her ziyaret ettiğinde onlarca sekiz köşe şapka ve Elazığ’da imal edilen gömleklerden alıp götüridi. Ben buna bizzat şahit oldum. İşte o Enis Ağabeyimiz. Başında sekiz köşe şapkası, elinde TURAN gazetemizle Eyfel Kulesi’nin önünde poz verip fotoğraf çektirerek şapkamızın ve gazetemizin ününü Paris’e taşıdı. Çektirdiği fotoğrafı da gazetemizin okuyucularına hediye olarak gönderdi. Bizim için çok değerli olan bu fotoğrafı sizlerin de görmesi için ‘’Haftanın Fotoğrafı’’ olarak yayınladım.

Teşekkürler Enis COŞKUN Ağabey ve Vehbi COŞKUN Hocamız…

Hocam lütfen bundan sonra ziyaretlerinizi kısa tutun, gözümüz sizi çok aradı

HAFTANIN FIKRASI:

Marketin birinden alışveriş yapan turistin cebindeki Türk parası yetmeyince dolar uzatmış kasiyere, kasiyer para gerçek mi? Sahte mi? Diye kuşkuya düşmüş. Ve parayı kontrol etmesi için sıradaki Temel’e uzatmış. Temel, parayı incelemiş ve masanın üstüne atıp; ‘’bu para sahte’’ demiş!

Etraftakiler hemen şaşırıp, ‘’Nasıl böyle anladın?’’ demiş. Temel ise dönüp; ‘’Anlamayacak ne var, bu paranın üstünde Atatürk’ün fotoğrafı yok.’’ Diye cevap vermiş…

HAFTANIN FOTOĞRAFI: