GAR

Bu ara havalar soğuk olunca bizde turlarımıza şehir merkezi ve yakın köylerde devam etmeye başladık. Geçenlerde Hüseynik ardından Cip Köyü ve Mesire yerine takıldıktan sonra bu hafta da tren garımıza gittik. O kadar yer gezdim fotoğraf çektim ama şu tren garındaki kadar hiçbir yerde zorlanmadım. Görevliyi atlatmak için akla karayı seçtim. İstasyon Meydanı’ndan başlayıp gara doğru inerek fotoğraf çekmeye başladım.

Tren raylarının ve vagonların yanına ulaşınca baktım bir görevli koşa koşa yanımıza geldi ve ‘’Yasak Hemşerim’’ dedi. Ben ise ‘’Ne Yasak Gardaş?’’ Dedim. Fotoğraf diye cevap verdi, şimdi adama itiraz edemem ki. Neticede emir kulu işini yapi. Klasik yönteme başvurdum. Dedim ki ‘’Gardaş beş dakika gözlerini kapa, biz birkaç fotoğraf çekek de gidek, sen de görmedim dersin olur biter.’’ Teklifim havada kaldı ama o zamana kadar biz işimizi görmüştük. Görevliye ‘’bu işin prosedürünü nasıl halletmemiz lazım?’’ dedim.

Dedi ki; ‘’Abe önce benden, olmadı müdürden, o da olmadı Malatya Bölge’den, daha da olmadı Ankara’dan fotoğraf çekme izini almanız gerekli’’ dedi. ‘’Ciddi misin?’’ dedim. ‘’Kusura bakmayın ama formalite böyle’’ dedi. ‘’Peki o zaman senden bir ricam olacak garın içinde bir hatıra fotoğrafı çekem mi?’’ dedim. ‘’Yok’’ diye cevap verdi.

‘’Peki o zaman ben yakında trenle bir yere gideceğim, bilet tarifesinin olduğu tablonun fotoğrafını çeksem bir mahsuru var mı? dedim. ‘’Onu çekebilirsin’’ dedi.

Girdim garın içine fiyat tarifesinin fotoğrafını ve bir tanede zuladan bekleme salonunun fotoğrafını çektim çıktım.

Elazığ’a ilk trenin geldiği 1934’den 89 yıl sonra doya doya bir gar ve tren fotoğrafı çekme hayalimiz şehrin göbeğinde boşa çıkmış oldu. Halbuki ne hayalle gitmiştim. Boy boy fotoğraflar ve altına yazacağım hikayelerle reklama vesile olacağımı hayal ederken sonu hüsran. Kara tren gibi kara talihimiz oldu. En iyisi ben hızlı treni bekleyem. Hızlı tren gibi işlerimizin hızlı bir şekilde yürüyeceği günler çok yakın 2034’te. Tam gününü ve saatini bilmim. Sadece yıl açıklandı.

***

ÖDÜL

Radyo Fırat’ı hayatım boyunca dinlememişim, Faysal TOKMAK’ı hayatım boyunca görmemiştim, ödül verilince duydum tanıdım. Niye Fırat FM?  Diye eleştirmedim de ama adının önüne Elazığ konulunca inanın gurur duydum. Bir şekilde bu ödüller Elazığ’ın değerlerine verildiği için sevinmek, övünmek bir Elazığlı olarak benim de hakkım. İsterdim ki herkes bununla gurur duysun. Gelelim gazetemiz TURAN’a…

Ödül programını belki izlemişsinizdir. “En İyi Yerel Gazete Ödülü” verilirken ne söylendi bili misiz? Aynen şöyleydi; ‘’En eski ve yıllardır aynı aile tarafından çıkarılan yerel gazete olduğu için bu ödüle layık görülmüştür.’’ Dendi ve ardından imtiyaz sahibi Murat TURAN, ödülü Sn. Cumhurbaşkanımızın elinden almak üzere sahneye davet edildi. Anons edilirken verilirken hep ‘’Elazığ’’ dendi. Ben de sadece TURAN mensubu olarak değil bir Elazığlı olarak da gurur duydum. Yani sevincim ikiye katlandı. İnanim ki her Elazığlı da benim duygularımın aynısını yaşamıştır. Vehbi Hocamızın dediği gibi “Kökleri Elazığ’da olan Türkiye’nin Ulu Çınarı TURAN” bu ödülü sonuna kadar hak etmiştir ve almıştır. Dönün bir bakın ta 1930’lardan gelip bugün bile yayın hayatını aynı aileden kişilerce devam ettirebilen kaç tane gazete var acaba? Hadi Elazığ’ı boş ver, Türkiye’de kaç tane var? Bizlere bu güzel anları yaşatan geçmişten bugüne tüm TURAN Gazetesi Ailesi’ne ve bugünkü ekibine teşekkür ederiz.

***

TEŞEKKÜR!

Adet olduğu üzere her yeni yılın başlangıcında gazetelerde ufak tefek değişiklikler yapili. Bizde de öyle oldu. Gece beni aradılar ve profil resmimin değiştirileceği söylendi ve yenisini yollamam istendi. Saat gece 11 sularındaydı. Düştüm ortaya…

Geç saat diye utana sıkıla aradım karikatürlerimin altında imzası olan Elazığlı ünlü karikatürist MURAT SEVİNÇ Ustamızı. Durumu izah ettim. İki saat geçmeden gecenin bir vaktinde Karikatürüm hem de mahalli kıyafetler giydirilmiş bir şekilde elimdeydi. Doğru gazeteye postaladım. İyi ki varsın Murat ustam.

HAFTANIN FIKRASI

Erzurum’da bir dilenci dilenirken bir adam gelir ve 5 lira verir. Dilenci parayı alır ve adama şöyle der:

“2 sene önce 20 lira verirdin, geçen sene 10 lira verdin, şimdi 5 lira verirsen.”

Bu sözleri duyan adam şöyle der:

“Geçen sene evlendim, bu sene de baba oldum, ondan böyle oldu.”

Dilenci hemen cevap verir; ‘’Bahiram da benim paramınnan ev geçindirirsen!..”

HAFTANIN FOTOĞRAFI: