Kâhta ve Hendek Deplasmanları’ndan bileğinin hakkıyla 3’er puan çıkaran Elazığspor, gelecekten erken umudunu kesenleri de ümitlendirerek, toplumdaki kenetlenmeyi kendiliğinden sağladı…

Ne yazık ki bu 2 zorlu deplasman arasında kendi sahamızda konuk ettiğimiz vasat takımlardan Nevşehir ile Erbaaspor’a 2-2’lik skorlarla evimizde 4 puan birden kaybettik?

Geçmişten beri Elazığspor Taraftarı deplasmandan elde edilen puanları daha fazla önemsemiş, Bordo-Beyazlı Takım’ı konvoylarla karşılamış, alınan galibiyetleri “zafer” edasıyla ve büyük bir coşkuyla kutlayarak, formayı hakkıyla taşıyanları bağrına basmıştır.

Küme düşmeme mücâdelesinde bire bir rakipleri olan Kâhta ile Hendek’i deplasmanda mağlup ettikten sonra, son deplasmanda Play-Off hedefini kovalayan güçlü rakibi Belediye Kütahyaspor’u sahasında devirmek üzereyken, çok büyük bir şanssızlıkla 90+2. Dakika’da yediği golle sadece 3 Puan değil aynı zamanda Karaman Belediye, Kâhta 02 Spor ve Hendekspor’un yenildikleri haftada rakiplerini yakalama fırsatını da kaçırmıştı Elazığspor!..

Lig’in boyu kısaldığı ve bitime 3 hafta kala böylesine büyük bir fırsat kaçırıldığı için, bu kez deplasman galibiyetini daha fazla önemseyen taraftarın da morâli bozulmuş, geriye kalan 3 maçta rakip takımların takılıp / takılmayacakları konusunda yine ince hesaplar yapılmaya başlamıştı bile…

Elazığspor kazanacak, ama kazanması yetmeyecek bir de rakiplerin puan kaybetmesi beklenecekti?

Biz taraftarın penceresinden baksak da mevcut tabloya, bir de futbolcular ile teknik heyet açısından bakmak ve değerlendirmek gerek içinde bulunduğumuz durumu…

Kuşkusuz, “kazanmak zorunda” olmak; taraftarı heyecanlandırır, meraklandırır, ancak futbolcular ile teknik heyeti baskı altına alır, gerçek performansın sergilenmesine de engel olur!

İşte bu nedenle, ligin boyunun kısaldığı mevcut ortamda, artık telafisi de olmayacak müsabakalar oynamak, hata yapmanın hoşgörüyle karşılanması bir yana, affedilmeyeceği maçlara çıkmak, öyle tribünden göründüğü gibi kolay değil!..

Neticede, şampiyonluğa ya da küme düşmemeye oynayan takımlardan ve onların oyuncularıyla birlikte teknik sorumluluğunu taşıyan şahıslardan, “kazanmak zorunda” oldukları maçlarda güzel oyun veya mükemmel futbol beklenmez, sadece kazanmaları istenir ve önemsenir!..

***

İşte Elazığspor, yenilmezlik serisini 8 maça çıkardığı periyotta; morâlimizi bozan bazı puan kayıplarına uğramış olsa da, zaman zaman ya da maçtan maça performans düşüşü gösteren oyuncularımız, bizleri hayâl kırıklığına uğratsa da, sonuçta “kazanmak zorunda” olduğu müsabakalardan topladığı puanlarla, en azından “kaybetmeyerek”, ligin bitimine 2 hafta kala umutlarımızı tazeledi, ümitlerimizi yeşertti…

Pazar Günü Doğukent Hıdır BİLEK Stadı’na koşanların maç öncesindeki heyecanını, giydikleri Bordo-Beyaz Formalarıyla, ellerinden tuttukları çocuklarını coşkuyla maça getirişlerini görenler, takımın sıralamasını bilmeseler, Elazığspor’un Şampiyonluk  Maçı’na çıkacağını zannederlerdi!

Elazığspor’un sonradan oluşturulmuş olsa da forma giyen isimlerin devamlılığıyla istikrar kazanan kadrosu, uyumlu hâliyle en büyük avantajdı Bordo-Beyazlı Takım adına…

Henüz ilk dakika dolmadan sol kanattan kaleye paralel yapılan ortaya Ömer Faruk kafayı vurabilse gol bulacak ve öne geçecek olan Elazığspor’un, ilk 45 dakika süresince rakip kalede bir tehlike daha oluşturamaması, rakibine de gol pozisyonu şansı tanımaması, iddiâsı olan 2 takımın çekingen oluşundan ziyâde, kontrollü oyun ve tedbiri elden bırakmama tercihinden kaynaklandı diyebiliriz!...  

***

2. Yarı’da gol gecikseydi özelikle Elazığspor, “kazanmak zorunda” olduğu için risk üstlenecekti…

Ama, Hasan’ın birçok orta yapma girişimine rağmen 2. Yarı’nın ilk dakikası dolmadan kale alanına gönderdiği top, rakip oyuncunun kendi kalesine attığı gol olarak netice verince Elazığspor öne geçti…

Tek farklı skorları koruyamadığı maçlar aklımıza geldiği için, Bordo-Beyazlı Temsilcimizin 2. Golü bulup tribünleri de kendini de rahatlatmasını beklerken, bloklarını öne çıkarmadan olduğu yerde çoğu da gereksiz olan ayağa paslarla oyalanan Elazığspor, rakip oyuncunun sıfıra inerek kaleden uzaklaştığı bir pozisyonda M. Ensar’ın lüzumsuz hareketiyle penaltı ikrâmında bulunduğu Arnavutköy’ü maça ortak etti?     

Bu arada; tıklım tıklım olan tribünler, “kazanmak zorunda” olan takımlarını ateşlemek zorunda olduklarını unuttukları ve suskun kaldıkları dakikalarda, rakip takımın cesaretlendiğini görmemek için âmâ olmak gerekti!

İşte tam bu sırada Kaleci Hakan’ın, rakip oyuncunun kale alanında dokunduğu topta mükemmel bir refleksle yaptığı kurtarış, maçın da Elazığspor’un da “kader ânı” oldu ve Mesut’un akıl dolu nefis ara pasını ağlara gönderen Ömer Faruk’un golüyle tekrar öne geçen Bordo-Beyazlılar, kazandıkları 3 puanla önce tribünleri, sonra da ilde, il dışında, yurt dışında fark etmez tüm Elazığlıları sevince boğdu!

Şimdi rakip takımlar Hendek’i geçen, Kâhta’yla puanını eşitleyen Elazığspor, 2 takıma da 2’li averajda üstün olmanın avantajını elinde bulunduruyor…
Lig’in bitimine 2 maç kala ipleri eline geçiren Elazığspor, umarız artık rakiplerinin takılmasını falan umursamıyor; “kalan maçlarımızı alırsak, bu ligde kalacağız” diye, taraftarla aynı hesabı yapıyor!