Gıda sektörünün iki önemli üreticisi olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, başta buğday olmak üzere ayçiçeğinden hububata pek çok tarım ürününde dışa bağımlılığımızı ve Dünya’nın 126 ülkesinden yaptığımız 133 çeşit gıda maddesi ile ilgili ithal tablomuzu yeniden tartışmaya açtı.

Daha önce başta tahıl olarak kendi kendine yeten ve dünya üzerinde tarım ürünleri ithal etmeyen sadece yedi ülkeden biri olan ülkemiz şimdi, portakaldan mercimeğe, pirinçten peynire ve patatese kadar, soğan, buğday, arpa, mısır, kuru baklagiller (mercimek, nohut, fasulye), ceviz, badem, ayçiçeği tohumu ithal eder hale geldi. 2021 yılında tarım ve gıda alanında 17,2 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirilmiştir. Oysa iki yıl öncesine kadar tarım ve gıda ürünleri ithalatımız 11-12 milyar dolar idi.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Türkiye olarak dünyanın 126 ülkesinden çok sayıda tarım ürünü ithal ediyoruz. Kosta Rika’dan kavun, İran’dan karpuz, İspanya’dan marul ve kereviz, İtalya’dan ıspanak, Çin’den sarımsak, Sri Lanka’dan çay, Kanada’dan mercimek, Brezilya’dan soya fasulyesi, Ekvator ve Kosta Rika’dan muz, beğenmediğimiz Irak’tan yumurta alıyoruz. Ayrıca birçok ülkeden canlı hayvan ve et ithal ediyoruz.

2021 yılında en fazla ithalat yaptığımız ülkeler, 3.912 milyon dolar ile Rusya, 1.491 milyon dolar ile Brezilya ve 1.438 milyon dolar ile Ukrayna olmuştur. Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında ABD 959 milyon dolar ile bu üç ülkeyi izlerken, Malezya 873 milyon dolar ile en çok ithalat yapılan 5’ inci ülke olmuştur. Bu beş ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 50.5’ ini oluşturmaktadır. İthalatta öne çıkan ürünler ise buğday, ham ayçiçeği yağı ve arpa, soya fasulyesi, kahve, tütün, arpa ve dane mısır olmuştur. (1)

Verilere göre, 2021 yılında 4.8 milyar dolar hayvan yemi, 3.1 milyar dolar bitkisel yağ, 2.6 milyar dolar un, 706 milyon dolar kakao ve çikolata, 513 milyon dolar tütün ve mamulleri en çok ithalat yapılan sektörler olarak öne çıkmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2002 yılında 41 milyon 196 bin hektardan tarım arazisi büyüklüğümüz 2021 yılında 38 milyon hektara düşmüştür. Özetle yaklaşık 4 milyon hektarlık tarım alanını yok pahasına kaybetmişiz. (2)

Aynı anda dört mevsimi yaşayabilen az bulunur bir coğrafyaya sahip olan ülkemizin tarım sektöründe yaşadığı ve içine düştüğü bu durum ne acıdır ki, bu konudaki beceriksizliğimizin ve uyguladığımız yanlış tarım politikalarının bir sonucudur. Tarım Bakanlığı’nda yaşanan değişimin ardından; garanti alım modeli, bölgesel üretim planlaması, girdi fiyatlarına karşı yeni desteklerin verilmesi gibi projelerin yanı sıra ‘’kendine yeter ülke konumu’nun’’ sağlanması için yeni seçeneklerin gündeme gelmesi son derece önemlidir. Böylece üreticinin korunması ve kâr ettirici modellerin devreye sokulması ve çiftçiye alım garantisi verilerek üretimin arttırılması mümkün olacaktır.

Önümüzdeki 10 yılda kendi yediğini üretebilen ülkeler ayakta kalabilecektir. Parası olanın bile gıdaya ulaşamayacağı, bir başka ifade ile tarım ürünü satın alamayacağı yeni bir dünya düzeninin geleceğinden söz ediliyor. Bu nedenle önümüzdeki süreçte en önemli sektörün ‘’Tarım Sektörü’’ olacağı belirtilirken, tarım arazileri önümüzdeki yıllarda en kıymetli varlık olacak gibi görünüyor.

Kaynakça:

TGDF, TÜİK (ÖTS), Tarım ve Orman Bak.

B. Sayime