Geçim sıkıntısının, gelir dağılımındaki eşitsizliğin son safhaya vardığı; ehliyet, liyakat ve yeteneğin yerini, kayırmacılığın ve torpilin aldığı bir ortamda “ümitli olunuz, ümide sarılınız” demenin toplumda çok da karşılık bulmayacağını biliyoruz. Ancak başka sihirli bir çıkış yolunun olmadığının da farkındayız.

   Ümitli olmanın, ümidini kaybetmemenin kişisel hayatta, insanın başarısı ve mutluluğu için ilk şart olduğu, hem tecrübelerle, hem de bilimsel verilerle ortadadır. Ümit ayağa kaldırır, diriltir, ileri atılımlar için bize güç verir.

                   Mevlâna “Mesnevî”sinde;

   “Ümitsizlik diyârına gitme nice ümitler var, karanlığa varma nice güneşler var.” derken huzurun ve mutluluğun “ümit”te olduğunu bildiriyor.

   Tarihte, topluma yön veren, kendini sorumlu hisseden fikir ve düşünce insanları ile yazar ve şairler, bunalım ve buhranların yoğunlaştığı dönemlerde, ümitli olmanın, ümitle yola çıkmanın hayatî önemine vurgu yapmışlardır.

   Milletin topyekûn huzur ve mutluluğu, bireylerinin birebir geleceğe ümitle bakabilmelerinden ve milletçe ümitvar olmalarından geçmektedir. Asıl ihtiyaç duyduğumuz milletin ümitvar olmasıdır.

   Ziya Gökalp, Türklüğün yeniden dirilişini kastederek; “Ümit, yeniden dirilişi mümkün kılan dinamik bir kuvvet yaratır.” diyor ve “ümit”in önemine işaret ediyor.

   Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mustafa Kemâl’in İstiklal Savaşı’nın kazanılmasındaki gücünün, başarısının hikmetini anlatırken;

                   “O, memleketi kurtarmadan evvel, kalpleri ye’isten (ümitsizlikten) kurtardı.” diyor.

   Öyleyse; liderlerin, önderlerin, toplumun tamamına güven veren icraatlarıyla, siyasî çıkarlarının üstünde, milletin ümidini güçlü tutmak gibi, çok önemli sorumlulukları vardır. Yani “memleketi kurtarmanın, kalpleri karamsarlıktan kurtarmak”tan geçtiğini, toplumu ileriye taşımanın gönülleri kazanmakla mümkün olabileceğini bilmeleri gerekmektedir.

   Ümit, çok önemli diriltici bir güç olarak ancak “azim” ile desteklenip, “kararlılık”la sürdürüldükçe insan ve millet hayatına gözle görülür güzellikler katar, harikulâde sonuçlara ulaştırır. Aksi takdirde, “sadece ümit etmek, umutla yaşamak” azim ve kararlılıktan uzak olmak, ne kişinin ne de toplumun hayatına bir katkı sağlamaz. Onun için gençlerimize, “Umut diriltir, azim güçlendirir, kararlılık yaşatır.” sözünü bir hayat düsturu haline getirmelerini tavsiye ederiz.

   “18-19 yaş grubu gençler arasında yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, gençlerin % 76’sı Türkiye’de geleceklerinden umutsuz ve gelecek kaygısı içinde yaşıyorlar.” Bu araştırma sonucu millet adına üzüntü vericidir. Tabii ki gençlerimize, ümitsizliğe teslim olmadan, azmederek kararlılıkla, hedeflerine yürümenin zevkine varacakları ortamı hazırlamak da, başta biz eğitimciler olmak üzere, sorumluluk mevkiinde bulunan herkesin görevidir.

   Türkiye’de gençleri, sadece seçim malzemesi olarak görmek, kendi siyasî tarafını tahkim etmenin bir aracı olarak düşünmek ve günübirlik göz boyama söylemlerle onlara yaklaşmak ve sonra da dönüp “gençler neden mutsuz, neden ümitsiz” diye yakınmak, en hafif tabiriyle sorumluluktan kaçmaktır.

   Dünya, yetenekli ve iyi eğitimli oldukları halde, hiçbir başarı öyküsü ortaya koyamamış insanlarla doludur. Ümit, başarının temel unsurları olan azim ve kararlılık ile desteklenmedikçe bir başarı tablosu ortaya konamaz.

   Zorluklar karşısında pes etmemek ve her zorluğu fırsata çevirmek bizim azmimiz ve kararlılığımız ile mümkündür.

   Ümit ile yaşamaktan kastımız, “çıkmayan canda ümit vardır.” teslimiyetçiliği ile beklemek, azim göstermemek, bir yerden kurtarıcı beklemek değildir.

   Ümitvar olmak demek, belirlenen hedefe ulaşmanın gerektirdiği donanımı sağladıktan sonra, yürünecek yolun zorluklarına ve engellerine aldırış etmeden, aydınlığa ulaşılabileceğinin bilincinde olmak demektir.

                   Merhum Akif’in ifâdesiyle ;

                   “Karşında ziyâ (ışık) yoksa, sağından, ya solundan

                     Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan

                     Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

                     Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar!.. “ diyelim ve ümide sarılıp, seyredelim görelim neler olmakta!..