ESKİ GARAJLAR

Eski garajlar yıkılmaya başlandı. Şimdi herkesin anıları zihninde canlanmaya başlamıştır. Kim bilir ne anılar…

Kavuşmalar, ayrılmalar, sabahlara kadar yol gözlemeler, taksi, dolmuş ve servislerle hatta bazen yayan garajlara gidip gelmeler. Hele bir de o otobüslerin peşine takılıp sürsürü Dörtyol’da yolcu alındıktan sonra da yola devam eden otobüslerin peşinden ta Hanköyü’ne, olmadı Kömürhan Köprüsü’ne kadar peşi sıra gidip yolcu uğurlamalar. Benim gibi herkesin garajlarda iyi kötü bir anısı vardır. Ve elbette yazacaklardır. Garajlar denince aklıma gelen üç olay var. Birincisi şehrin göbeğindeki en eski garaj, yetmişli yıllar. İkincisi yıkılan garajların yerinde olan bir önceki garajlar. Hiç unutmam, yıkılan ile aynı yerde bulunan bir önceki garajlara yolcu götürmüştüm ve yolcum bana dönüp, "Bu nasıl garaj, bir tane ağaç yok ki, gidip gölgesinde oturalım?" demişti. Üçüncü olay ise yıkılan garajlar ile alakalı son zamanlarda ben de bir merak ortaya çıkmıştı. Özellikle otobüslerin bagaj kısımlarına bakıp muavinlere de sorup il dışına gönderilen malzemelerin arasındaki ilginç şeyleri görüp bulma telaşı. Hatırlarsanız eğer, daha önce de yazmıştım. Gönderilen malzemeler arasında en ilginçleri tezek ve çalı süpürgesi idi. Yıkılan garaj yıllarca Elazığ’a hizmet etmişti. Ama ömrü dolmuştu ve yenisi şart olmuştu.

"Güle Güle Eski Garajlar, Hoş Geldin Yeni Şehirler Arası Otobüs Terminali."

****       ****     ****     ****

HALKA TATLI

 

Selo Usta, Hasan Usta, Özcan Usta, Ökkeş Usta…

Diyerek yazıma başlayınca hemen hemen herkes neyi yazacağımı şıp diye anlamıştır. “Halka Tatlı” nerede ne zaman icat olmuş tam bilmesem bile Elâzığ’da da herhalde bu tatlıyı yemeyen kalmamıştır. Özellikle ramazan ayında badem şekerinden sonra en çok tüketilen üründür. Fiyatının uygun olması da bunda çok etkilidir. Ben de kendimi bildim bileli halka tatlıyı severek yerim. Eskiden satıcılar okul önlerinde, postane (15 Temmuz) meydanı, kapalı çarşının girişlerinde, şehrin çeşitli köşelerinde seyyar arabalarla halka tatlıyı satarlardı. Zamanla tatlının çok ilgi görmesiyle seyyar arabalardan sonra tatlıcı dükkanlarının tezgahlarında da yer alıp önemli bir sektör haline gelip markalaşmaya bile başlamıştır. Bu durum iyi de olmuş. Gene meşhur köfteciler sokağına girmesiyle de ünü köfte ile beraber il dışına bile taşmıştır. Üniversite öğrencilerinin belli başlı yiyeceklerinden biri olan salçalı köftenin ünü nasıl öğrenciler vasıtasıyla tüm Türkiye’ye yayılmışsa zannederim ki bizim halka tatlının ünü de tüm ülkeye yayılmıştır. Yakında coğrafi ürünümüz diye de tescillenebilir. Tabii tescilleyen bir il olmamışsa. Diyim ki beyin göçüyle köftemizin ünü nasıl Türkiye’nin dışına çıktıysa kesin halka tatlımızın ünü de ülke dışına Elazığ Halka Tatlısı diye çıkabilir. Bu saatten sonra neler yapılabilir? Mesela sektördeki işletmelere destek verilebilir. Üretim teşvik edilebilir. Salçalı köfte festivali gibi halka tatlı beraberinde ilimize has tatlılardan (Peynirli Ekmek, Hesüde, Halburabastı, Peynirli Helva, Dolanger) oluşan bir festivalde düzenlenebilir. Adı da “Elazığ Tatlı Günleri” olabilir.

****       ****     ****     ****

JAPON YENİ

Seçim döneminde çok dillendirilen hani o şimdilik borçtan sayılmayan sonraki yıllarda borç sayılacağı iddia edilen Japonya’dan alınan kredi meselesi vardı ya işte o borcu şimdiden kafaya takmaya başladım belediyenin borcu bizim borcumuz sayılır. Günü gelince elimizi taşın altına koyma zorunluluğumuz var değil mi?  Yok beni ilgilendirmez demiyesiz ha bu krediyi hep beraber şehire harçik. Sonra kaybolmayasız! Peki şimdi ne yapmalıyız diye düşünebilirsiz. Sizi bilmem ama ben birkaç tane kumbara aldım. Yakınlarıma da vereceğim biri de bende kalacak ve ufak ufak kumbarada Japon yeni biriktirmeye başlayacağız. Bir baktınız yıllar sonra ÇTV, su parası, emlak vergilerini de Japon yeni olarak almaya başladılar. Tedbiri elden bırakmamak lazım.

 

HAFTANIN FOTOĞRAFI:

A S D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D D