Yaşadığımız dünya geçmiş nesillerden bugüne bize verilmiş bir emanettir. Bize düşen bu emaneti içinde yaşayıp, sunduklarından faydalanırken, sonraki nesillere tertemiz, yaşanabilir şekilde bırakabilmektir.

Yaşam döngümüzde üretiyor, tüketiyoruz. Elbette bütün bunların sonunda ortaya çıkan atıklarımız oluyor. Ne yazık ki her atık doğada hemen kaybolmuyor. Özellikle sanayileşme ile birlikte oluşturduğumuz atıklar da çevre dostu olmaktan bir hayli uzak. Yapılan incelemeler neticesinde her atığın türüne göre yok olma süreleri hesaplanmış. İşte onlardan bazıları şöyle:

Strafor 5000 yıl- 2 Milyon yıl, Cam Şişe 4000 yıl, Plastik 1000 yıl, Poliüretan (Sentetik fiberler, yapıştırıcılar, halıların alt kısmı ve sert plastik contalar) 1000 yıl gibi. Günlük hayatımızda sürekli kullandığımız pet şişe ise en az 400 yıl doğadan yok olmuyor. Bunlar sadece birkaç örnek. Bunlar gibi birçok atık ne yazık ki medeniyetin kurucusu biz insanlar tarafından doğaya atılıyor. Sadece bunlar mı? Sanayileşme ile birlikte çevreye salınan sanayi atıklarının zararları çok daha vahim neticeler doğuruyor. Çünkü sanayi atıklarının içinde bulunan ağır metaller sadece doğaya zarar vermekle kalmıyor, toprağa, suya hatta havaya karıştığı için sağlığımızı da ciddi anlamda tehdit edebilecek sonuçlar doğuruyor.

Nedir bunun çözümü, bu zararlı atıklar olması diye üretmemek mi? Hayır elbette. Gelişmenin, toplumsal büyümenin gereğidir sanayi üretimi. Ancak yine gelişmenin ve toplumsal büyümenin göstergesidir atıkların geri dönüşümle kazandırılması ya da çevre duyarlılığı esas alınarak üretimin esas alınması.

Geri dönüşüm son yıllarda çevre bilincinin artması ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesi adına oldukça güzel bir fikir. Teknolojinin nimetlerinden faydalanırken, geri dönüşüm faaliyetlerine önem verilerek bu konuda yapılacak çalışmalarda devletin yaptırım ve denetimleri oldukça önemlidir. Üretim yapan fabrikalarda arıtma tesislerinin kurulması ve gerekli ölçümlerden geçmesi konusunda devletin denetim mekanizmasının çok iyi çalışması gerekmektedir.

Çağımızın en büyük sorunlarından biri, belki de en önemlisi olan çevre kirliliği yaşamı ve doğal hayatın devamlılığını tehdit ediyor. Bunun bilincinde olmak aslında sorunun çözümündeki en önemli adım olacaktır. 

Çözümün en önemli ayaklarından biri de geri dönüşümle bazı atıkların tekrar ekonomiye kazandırılması. Bu hem ekonomik kazanım sağlayacak hem de çevre kirliliğini azaltacak bir uygulamadır. Geri dönüşüm, dünya genelinde kaynakların azalmaya başlamasıyla büyük önem kazanmaya başladı. Geri dönüşüme ihtiyaç, her geçen gün daha da artıyor.

Peki bu konuda tüm sorumluluğu devlete atıp geri çekilmek mi gerekiyor? Elbette bireysel olarak bizlere de düşen görevler var. Ne mi yapacağız? Çok basit. Geri dönüşümü olan kaynakları tüketmeliyiz mesela. Örneğin doğaya atılan plastik poşetlerin çözünmeleri yüzyılları alır. Plastik poşet yerine kâğıt ya da bezden üretilmiş poşetleri kullanmalıyız. Ya da tükettiğimiz ürünlerin atıklarını çöpe atmadan önce geri dönüşebilecek şekilde toplayıp sınıflandırmak da bireysel olarak yapabileceğimiz şeylerden biri.

Günlük hayatta en çok kullandığımız ve atık olarak çöpe gönderdiğimiz malzemelerden biri de kâğıt. Oysa bir ton kâğıdın geri dönüşüme kazandırılmasının 17 ağacın kesilmesini önleyeceğini biliyor musunuz? Kâğıt deyip geçiyoruz hepimiz oysa. Kullanılmış kâğıdın geri dönüşümü hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azalttığı bildiriliyor. Ya da geri dönüşüme kazandırdığımız her ton camın 100 litre petrol tasarrufu sağladığını? Çoğumuz bilmiyoruz belki, ya da önemsemiyoruz. Oysa bu konudaki duyarlılığımız dünyamız için ne güzel bir adım olacak.

İşin özü dünyayı sevmek ve korumak. Sadece kendi yaşam alanımızda kısıtlanmış bir şekilde değil. Tüm insanlar için, hayvanlar için, ağaçlar için.  Üzerinde yaşayan her canlı için korumak. Ve daha da önemlisi bizden sonraki nesillere daha güzel bir dünya bırakmak için...