Yapılan yeni bir düzenleme ile üniversiteye giriş sınavlarında barajın kaldırılması son günlerin önemli konularından biri oldu.

Barajın kaldırılması eğitimde kalite sorununu, kontenjanları boş kalan üniversiteleri ve üniversite mezunu işsizlerin tartışılmasını gündeme getirdi. Sonuçta;  “Her şehre bir üniversite” sloganı ile açılan ve toplamda 207’ ye ulaşan üniversitelerimizden birçoğunun sadece binaları ve akademisyen kadroları ile boş okullardan öteye gitmediği yeniden tartışılır oldu.

Özellikle kamu üniversitelerinde açıklanan akademisyen açığının yarattığı sorunlar da dikkate alınırsa eğitimde ciddi sorunların devam edeceği görülüyor. Oysa bu olayda da nicelik ve nitelik sorunları tartışılması gerekirken, işin kolayına kaçıldı ve üniversitelerin kalabalıklaşması tercih edilmiş oldu.

Türkiye’de daha önce üniversiteler devlete ait iken, 1982 Anayasası ile vakıf üniversiteleri kurulmasına izin verildi. Bugün toplam 207 üniversitemizin 129’u devlete ait olup, 78’i vakıf üniversitesidir. (1)

Son yapılan düzenleme ile herkesi üniversiteye alalım düşüncesi ile Yüksek Öğretime Kabul Sınavı (YKS) barajı kaldırıldı. Böylece 2021 yılında yükseköğretime kabul sınavında baraj altında kalan 700 bin genç için üniversite yolu açıldı. Oysa Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) daha önce “yükseköğretimin kalitesi düşüyor” diye bu sınav barajını yükseltmişti. Getirilen yeni düzenleme ile “puan alamayanları da yüksek tahsile kabul edelim” diye yeni bir uygulamaya girilmiştir. Bunun kontenjanlarını dolduramayan vakıf üniversitelerine yarar sağlayacağı, kıyıda köşede bulunan birkaç devlet üniversitesinin de bundan yararlanacağı ileri sürülmektedir. Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi başarı ve bilgi kriterleri dikkate alınmadığında, nitelikli üniversite öğretiminden uzaklaşmaktadır. Avrupa ülkelerindeki üniversite kabul sistemlerini incelediğimizde başarıya dayalı farklı sistemlerin uygulandığını görmekteyiz.

·         Bir kısım üniversiteler orta tahsil notları ve/veya lise mezuniyet olgunluk sınavının sonuçlarına göre “kontenjanlı alım” yapmaktadırlar.

·         Özellikli yüksekokullar özel sınavla öğrenci kabul ederken, üniversitelerin Hukuk ve Tıp gibi birçok fakülteleri için sınav yapılmamaktadır. Ancak birinci sınıfı geçenlerin sayısı oldukça sınırlı olmaktadır. Üniversite kapısı sözde herkese açıktır. Oysa önemli olan az ve başarılı öğrencinin sınıf geçmesidir. Geçerli not ve kontenjan ona göre tespit edilmektedir. Kimi öğrenci ilk yıl ayrılmakta, kimi ise başka okullara gitmektedir.

·         Bunun dışında birçok üniversite sadece para ile öğrenci kabul etmektedir. (2)

Görüldüğü gibi Avrupa ülkelerinde farklı sistemler uygulansa da başarı kriteri ön planda tutulmaktadır. Oysa biz yaptığımız sistem değişikliği ile; yılda ortalama 2,6 milyon öğrencinin başvurduğu yüksek öğretim kabul sınavında, üniversiteyi nitelikli öğrenci ile buluşturma başarısızlığını yaratmış olduk. Böylece YÖK barajı kaldırmış olmakla daha fazla öğrencinin üniversiteli olmasına olanak sağlamışve öğrenci niteliğinin de düşmesine neden olmuştur.

Üniversitedeki 8,4 milyon olan öğrenci sayımız bu yıl yapılacak sınavla 10 milyonu geçecektir. Böylece kazanmanın kolaylaştığı bir sistemle boş kontenjanlar dolacak ve ülkemizde 5 yıl sonra 18-25 yaş arası işsiz sayısının en az yüzde 50’si üniversite mezunu olarak karşımıza çıkacaktır.

Kaynakça:

(1)     YÖK internet sayfası

(2)     Ortaylı İ. yazısı