Elazığ’da eğitimin kalitesini değerlendirirken, amacımız her türlü zorluklara rağmen görevlerini fedakârca yerine getirmeye çalışan değerli meslektaşlarımızı yargılamak değil, eğitimde daha ileriyi, daha güzeli, daha nitelikli olanı nasıl yakalayabileceğimizi tartışarak buradan olumlu sonuçlara ulaşmaktır.

   Dünyada var olagelen milletler arasındaki mücadelede, çağın bilgi, bilim ve teknolojisinde ileri seviyede olanların, her zaman üstün geldikleri gerçeğinden hareketle, biz de eğitim-öğretimde gelişmiş ülkelerle yarışmak, hatta onları geçmek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız ve devletin bütün imkânlarını bu yolda kullanmaktan geri durmamalıyız.

   Ülkelerin eğitim-öğretimdeki başarı sıralamasını belirleyen çeşitli uluslararası anketlerde, üzülerek söylemek gerekirse, dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında, geri sıralarda da olsa, son yıllarda Hacettepe, ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi ve Bilkent Üniversitesi gibi birkaç üniversitemizin yer almış olması, gelecek adına teselli edicidir, ümit vericidir.

   Arzu edilen, dünyanın başarılı üniversiteleri sırasında,  daha çok sayıda üniversitemizin, hem de ilk sıralarda yer alacak kaliteyi yakalamasıdır.

   Bu arada, varlığıyla her zaman iftihar ettiğimiz Fırat Üniversitesi’nin, gerek belirli konulardaki başarıları, gerekse 2020-2021 yılı en iyi üniversiteler sıralamasında 166 üniversite arasında 18. sırada yer almış olması,  2021-2022 döneminde 15. sırada bulunması memnuniyet vericidir. Emeği geçenleri tebrik ediyor, başarılarının artarak devam etmesini diliyorum.

   Biz bu yazımızda, daha çok, Elazığ’ın ilk ve ortaöğretimdeki durumunu ele alarak çıkaracağımız sonuçları paylaşacağız.

    1985-1991 yılları arasında yönetici olarak görev yaptığım, sadece Elazığ’da değil, Türkiye’deki tüm Fen Liseleri ile nitelikli Anadolu Liselerinin de yer aldığı 2543 lise arasından 64. sırada yer alma başarısı gösteren Elazığ Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nde, sınav sonuçlarının açıklanacağı günkü heyecanı bugün hâlâ yaşar gibiyim.

   İnternet olmadığı için, sınav sonuçları, o güne özel çıkan, öğrencilerin aday numaralarına göre kazandıkları okulları bildiren ‘’Sınav Sonuç Gazetesi’’nde yayınlanırdı. Sabahın erken saatinde, bir gün önceden görevlendirdiğim müdür yardımcısı tarafından, Şehit İlanlar Caddesi’ndeki ana dağıtım yerinden alınan gazetenin getirilmesi ile, öğrencilerimizin kazandıkları okulları gösteren listemizi çıkarmak ve onların heyecanlarını paylaşmak bizi mutlu ederdi.

   Bir yandan da öğrencilerimizin kazandıkları okullara göre, sayısal ve niteliksel değerlendirmelerimizi yapar, sonuçlarını çıkarır, buna göre yeni hedefler, durumlar belirlerdik. Meslektaşlarımın bugün aynı heyecanı yaşadıklarını biliyorum.

   Üniversite giriş sınavlarında, Elazığ’ın Türkiye’deki iller arasında, 64. sıralardan 34. ve 24. sıralara yükselmesi bugün için elbette küçümsenmeyecek derecede önemlidir. Ancak, geçmişte Elazığ’ın 8. ve 18. sıralarda bulunduğu dikkate alındığında, yeniden daha başarılı bir çizgi yakalamak için, eksikliklerin belirlenerek, yapılması gerekenlerin tez zamanda uygulanması elzemdir.

   Başarılı, etkili ve nitelikli olarak belirlenen okullar üzerinde yapılan araştırmalarda, yöneticiliğin eğitim-öğretim liderliğinin, okulun başarısında en önemli faktör olduğu görülmüş, bu konuda birçok araştırma yapılmıştır.

   Eğitim kurumlarının başarısında, yöneticinin rolü bu kadar belirleyici iken, yöneticilerimizin,  okul müdürlerimizin, okullarındaki eğitimin kalitesini yükseltmek için, ‘’öğretmen-öğrenci ve çevre’’ üçgeninde yüksek başarıya odaklanmış bir ruh ortam oluşturmaları çok büyük önem arz etmektedir.

    Elazığ’daki eğitimin kalitesinin yükseltilmesi, okulda eğitim-öğretimin lideri olan müdürün, eşgüdüm, organizasyon ve ateşleyici görevini en iyi şekilde yerine getirmesi yanında, Millî Eğitim Müdürlüğü’nün de fiziksel eksikliklerin giderilmesi ve yönetimsel destekleri ile denetleme ve gözlemleme görevini en iyi şekilde yerine getirmesi ile mümkündür.

   Başarılı olan yöneticilerin takdir ve taltif edilerek ödüllendirilmeleri veya daha üst görevlere önerilmeleri kadar, başında bulunduğu kuruma bir ivme kazandıramayarak, bürokratik veya siyasî desteklerle yöneticilik makamını işgal edenlerin, bu görevlerinden, daha faydalı olabilecekleri bir alana kaydırılmaları, Türk Eğitimi’nin geleceği adına faydalı olacaktır.