Cumhuriyet tarihimizin ve Elazığ’ımızın en eski gazetelerinden biri olan, benim de 45 yılı aşkın zamandan beridir münasebetimin ve muhabbetimin bulunduğu ‘’TURAN’’ gazetesinde, özellikle de eğitim ile ilgili, ‘’Öğretmenler Günü’’ konusunda yazı yazmanın hazzını ve heyecanını yaşıyorum.

    Bizi, ‘’Turan’’ın güzel havasıyla yeniden buluşturan Murat Turan Bey’e, büyük emeklerini gazete üzerinde gözlemlediğim Genel Yayın Yönetmeni H.Vehbi Coşkun Bey’e, tüm yazar kadrosuna ve emeği geçen herkese şükranlarımı arz ediyorum.

    Bir eğitimci olarak, beni en çok duygulandıran günlerden biri, her yıl okulların ders başı yapacağı ilk gün, diğeri ise öğretmenlerin en çok hatırlandığı ve Türk Millî Eğitimi’nin en anlamlı, ayrıntılı ve ciddi değerlendirmelere tabi tutulacağını heyecanla beklediğim ‘’Öğretmenler Günü’’dür.

   Bu vesileyle, ‘’Türk Millî Eğitimi’’nin içinde bulunduğu büyük sorun ve sıkıntılara rağmen, meslektaşlarımın “Öğretmenler Günü”nü kutluyorum. Tüm öğretmen arkadaşlarıma, aileleriyle birlikte sağlıklı, huzurlu, mutlu günler diliyor, ebediyete intikal etmiş olanlara da Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.

   Ders başı yapılacak ilk günün heyecanını, aktif görevde olmadığım halde, her sene başında yeniden canlı bir şekilde yaşarken, her ‘’Öğretmenler Günü’’nde gerçekleştirilecek törensel etkinlikleri de ilgiyle takip ediyorum. Ancak her zaman aradığım şey, bu gün vesilesiyle Türk Eğitimi’nin sorunlarının hangi ciddî, bilimsel düzeyde tartışıldığı, çözüm önerilerinin dile getirildiği ve bunların uygulamaya geçirileceği hususunda ne derece ümit verici olduklarıdır.

   24 Kasım, öğretmenler arasındaki sevgi-saygı bağlarının kuvvetlendirileceği, öğretmenlik mesleğinin yüceltileceği bir gün olarak elbette en güzel şekilde kutlanmalıdır. Bu duygusal kutlamalar, eğitimin karşı karşıya bulunduğu can alıcı sorunları tartışmayı gölgelememelidir.

   Türk Millî Eğitimi’nin karşı karşıya bulunduğu en temel sorunlardan biri ve en önemlisi ‘’sistem’’, diğeri bu sistemin ‘’mihver’’i durumunda olan  ‘’öğretmen’’ ve ‘’öğretmen yetiştirme’’ sorunudur.

   Öncelikle, okul öncesinden, üniversitesine ve akademik hayatına kadar eğitimin her kademesi üzerinden her türlü siyasi vesayetin gölgesi kaldırılmalı, eğitim kurumlarının özerk bir yapıya kavuşması sağlanmalı, eğitim politikaları ve kadroları hükümetten hükümete, hatta bakandan bakana değişiklik göstermemelidir.

   Millî Eğitim, iktidarların ve siyasetin arka bahçesi olmaktan kurtarılarak, millî ve bilimsel bir sisteme ve işleyişe kavuşturulmalıdır. Sistem kurulmadan atılacak her adım, reform adı altında yapılacak her değişiklik, boşa harcanan zaman ve emek olacaktır.

   Eğitimimizin diğer bir eksikliği de, öğretmenin niteliği, yeterliliği, önderliği ve rehberliği konusudur.

   Eğitim ile ilgili fizikî şartların sağlanması, ders programlarının bilimsel gerçekler ve gelişmeler doğrultusunda mükemmelliği elbette çok önemli hususlardır. Ancak, bu araçların tamamı en üst düzeyde sağlanmış olsa bile, bütün sanatların üstünde bir sanat olan insanın eğitimi işi ve bu işin ustası olan öğretmenin mesleki yeterliliği ile idealizmi, heyecanı ve azmi olmadan hedefe ulaşmanın imkânsız olduğu da bir hakikattir.

    Bunun için ‘’öğretmenin menşei’’ ve ‘’öğretmen yetiştirme’’ konusu yeniden ele alınmalı, ‘’Ben öğretmen olacağım.’’ şuuruyla başlayan eğitim zinciri yeniden kurulmalıdır.

     Tabii ki, öğretmenin malî ve özlük hakları, mesleği cazip kılacak ve tercih edilecek seviyelere ulaştırılmalıdır. Toplumların eğitime ve eğitimciye verdiği önem, o toplumların gelişmişliğinin ve kalkınmışlığının bir göstergesidir. Medeniyetlerin kurulmasında ve çökmelerinde öğretmenlerin kuvvetli nefesleri hissedilir.

    Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilk emri olan ‘’Oku, Yaradan Rabbi’nin adıyla oku!’’ emrinin muhatabı olduğumuz şuuruyla ve ‘’Öğretmenlerin, peygamberlerin varisi olduğu’’ mübarek hitabının yüklediği sorumluluk ile hareket edilmelidir.

   Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal Atatürk’ün ‘’Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, mürebbiden mahrum bir millet, henüz bir millet namını almak istidanı kesbetmemiştir.’’ veciz sözlerinden daha güzel, öğretmenin önemi  ifade edilebilir mi?

   Şairin ‘’Orada bir öğretmen olacak’’  şiirinden mısralarla eğitim muhabbetimizi noktalayalım.

                                                  ‘’Kardeşlik bayraksa ellerde,

                                                    Öfke, kin  sevgiye dönüşmüşse,

                                                    Mutluluk türküleriyle duyduğun,

                                                    Yürekler atıyorsa insan insan,

                                                    Orada bir öğretmen olacak.’’

                                                                                                                               24 Kasım 2021