Cumhuriyet tarihimiz, sayısız siyasi olay ve sancılı süreçlerle doludur. “Coğrafya kaderdir” sözüne inananların sayısı hayli fazladır; ama sadece coğrafya değil, bu coğrafyada yaşayan Türk milleti de tarih boyunca zorlu sınavlardan geçmiştir. Belki de bu topraklarda başımızın beladan uzak olduğu, huzurun hâkim olduğu bir dönem yaşanmamıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar geçen zaman diliminde milletimizin hafızasında derin izler bırakan acı olaylar yaşandı. Bu olaylara tanıklık eden, bizzat bu acıları hisseden ve “Allah bir daha o günleri göstermesin” diye dua eden milyonlarca insan vardır. Özellikle 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası yaşananlar, toplum hafızasında unutulmaz yerler edinmiştir.

O dönemlerde gazilik mertebesine ulaşanlar, şehitlik makamına erişenler, türlü zulüm ve işkenceye maruz kalanlar sadece birer sayı değildir. Onlar, bizim yakınlarımız; akrabalarımız, komşularımız, dostlarımız ve ülkemizin geleceğine yazılan kahramanlık destanının yaşayan sayfalarıdır.

Şehitler Günü, sadece kayıplarımızı anmak için değil, aynı zamanda onların bıraktığı mirasa sahip çıkmak ve bu milletin hangi bedellerle ayakta kaldığını unutmamak için bir vesiledir. Şehitlerimize karşı borcumuz büyüktür. Onların uğruna canlarını feda ettikleri değerleri yaşatmak, bizlerin en önemli görevidir.

Bu vatan, üzerinde özgürce yaşayabilmemiz için canlarını ortaya koyan kahramanların emanetidir. Bir toprağın vatan olması, o toprak uğruna dökülen kanlarla mümkündür. Şehitlerimiz, yalnızca asker veya görev başındaki bireyler değil; milletimizin onuru, istiklal mücadelesi ve inancının sembolleridir.

Her bir şehit, aslında bu milletin yazılmamış destanıdır. Onların sessizliği, bizler için bir haykırış; direnişin ve fedakarlığın ifadesidir. Çünkü onlar sadece bedenleriyle değil, imanları ve sevdalarıyla bu topraklara can vermişlerdir.

Bugün özgürce yaşayabiliyorsak, çocuklarımız okullarına güvenle gidiyorsa, sokaklarımızda ezan sesi duyuluyorsa, bayrağımız göklerde dalgalanıyorsa, bunu aziz şehitlerimize borçluyuz. Ve biz bu borcu ne unuturuz ne de unuttururuz.

Şehitleri anmak, onları yalnızca bir gün hatırlamakla sınırlı değildir. Her sabah bayrağa baktığımızda, her ezan sesinde, her milli felaket karşısında bir araya geldiğimizde onları anmak zorundayız. Bu görev, milletimizin dirilişinin teminatıdır. Nesillerimize bu sorumluluğu aktarabildiğimiz sürece millet olarak varlığımızı sürdürebiliriz.

Unutmamalıyız ki, bir milletin geçmişini sahiplenmeden geleceğini inşa etmesi mümkün değildir. Şehitler bizim geçmişimizdir; onları anlamak, geleceğimizi korumak demektir.

27 Mayıs: Türk Milliyetçileri İçin Yas ve Hatıra Günü

27 Mayıs, Türk milliyetçileri için sıradan bir tarih değildir. Bugün, Türk siyasetinde dürüstlüğü, ahlakı ve vatan sevgisini temsil eden önemli bir şahsiyet olan Gün Sazak’ın şehit edildiği gündür.

Milliyetçi camia, 27 Mayıs’ı sadece bir suikastın yıl dönümü olarak değil, aynı zamanda bu topraklar uğruna can veren tüm ülkü erlerinin anıldığı bir "Şehitler Günü" olarak kabul etmektedir. Gün Sazak ve onunla aynı dava yolunda yürüyen tüm ülkü şehitleri, bu anlamlı günün odağındadır.

Gün Sazak, Gümrük ve Tekel Bakanı olarak görev yaptığı dönemde dürüstlüğü, ilkeli duruşu ve millete hizmet anlayışıyla halkın saygısını kazanmıştı. Ancak bu duruş, dönemin karanlık odaklarını rahatsız etti ve ne yazık ki 27 Mayıs 1980'de hain bir saldırıyla aramızdan alındı.

O yıllarda ülke, terör, suikastlar ve ideolojik çatışmalarla çalkalanıyordu. Yüzlerce milliyetçi genç, bu saldırılara karşı kendilerini ve değerlerini korumak için büyük bedeller ödedi. Pek çok gencimiz şehit edildi; isimleri sokaklara, hafızalara ve dualara kazındı.

27 Mayıs aynı zamanda 1960 darbesinin de yıl dönümüdür. Bu tarih, Türk demokrasi tarihinin önemli kırılma noktalarından biridir. Böylesi bir günde bir devlet adamının şehit edilmesi, millet hafızasında acının iki katına çıktığı bir simge olmuştur.

Bugün bizlere düşen görev, şehitlerimizin hatırasını yaşatmak ve onların uğruna can verdikleri değerleri unutmamaktır. Çünkü bir millet, şehitlerini unuttuğu anda savunmasız kalır; köklerinden kopar.

Şehitlerimiz, inanç ve kararlılıkla yoğrulmuş örneklerdir. Onları anmak sadece bir vefa değil; aynı zamanda bir görevdir. Gün Sazak ve onunla aynı çizgide yürüyen tüm ülkü şehitlerini rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyoruz.