Şirk dini tarihteki varlığını iki biçimde sürdürmüştür. Mevcut durumu tevil etmek, temize çıkarmak şirk dininin temel misyonu ve hedefidir. Ne demektir mevcut durumu tevil etmek? İnsan neslinin tarih boyunca çeşitli sınıflara ayrıldığını görmemiz mümkün. Soylu soysuz, efendi köle, hisse alan hisse veren, varlıklı yoksul, yönetici yönetilen, özgür esir gibi. Bir tarafta üstün bir kişiliğe, mayaya, ırka ve kabileye mensup bir sınıf; beri tarafta her türlü üstün meziyetten yoksul bir halk yığını. Bir sınıf ki her zaman için diğer sınıflardan daha üstün ve daha layıktır. Öyle aileler ki ezelden ebede kadar diğer ailelerden daha layık ve daha şereflidir. Sosyal hayatın içinde yer alan, sebebi de bir kesimi mutlu, diğer kesimi mutsuz ve mahrum etmek olan bu inançlar, kendiliğinden mevcut durumu meşrulaştırmak için vardı.

            Birkaç şehir, birkaç kıta ve birkaç kişi adına birkaç ilah üretilecek ki; toplumda ve yeryüzünde birkaç grup, birkaç sınıf, birkaç renk, birkaç boy ve birkaç soy meydana gelsin ve devamlılığını sürdürsün.

            Bir kesim, bir başka kesimi zorla bazı haklardan mahrum edip onlara karşı hukuki, ekonomik ve sosyal bazı üstünlükler elde edilebilir. Ancak bu imtiyazları uzun süre korumak ve devamını sağlamak zordur. Tarihte gücü elinde bulunduran zorbalar her zaman bu kaynakları (hukuki, ekonomik ve sosyal kaynaklar) tekeline almış ve çoğunluğu bundan mahrum bırakmıştır. Ama bu durum zamanla öyle bir hal alır ki; mevcut sistem zorla ve maddi kuvvetle muhafaza edilemez hale gelir. İşte tam bu sırada şirk dini, mevcut durumu koruma görevini üstlenir. Bu dinin vazifesi halkı, başımıza ne geldiyse bunun Allah'tan olduğuna, Allah'ın böyle istediğine inandırmak ve buna teslim olunması gerektiğine ikna etmektir. Şirk dini halkı şuna ikna eder: Benim bu aşağılanmış sınıfa mensup olmam, sadece özümün aşağılık olmasından kaynaklanmıyor; aynı zamanda benim ilahım, rabbim, yaratıcım, koruyucum ve sahibim de diğer soyun ilahından, putundan ve sahibinden daha aşağılık olduğu için bu aşağılanmış sınıfa mensubum. Evet, gerçekten şirk dini halkı buna ikna ediyor.

            Durum böyle olunca, sınıfsal ve ırksal ayırımcılık ve anlaşmazlıklar baş gösterince şirk dini, mevcut durumu daha kalıcı kılmak için sorumluluğu üstlenir, bu sistemi sağlamlaştırır ve daim kılar. Bu nedenle şirk dininin kurucu ve koruyucu takımı tarihte hep üst sınıfa mensup olmuştur. Üstelik hâkim sınıftan dahi daha etkili, daha üstün ve daha zengin idiler.

            Avrupa'da keşişlere, İsrailoğullarında hahamlara ve Belam Baura'lara bakın. Afrika ve Avustralya'da putperest kabilelerdeki büyücüler, kahinler, falcılar ve kendilerini halkın dininin varisleri ve vekilleri olarak gören kimseler; bütün bunlar ya yönetici kesimiyle el ele ve omuz omuzaydılar ya da onların dahi üstündeydiler. Avrupa'da toprağın %70'inden fazlası keşişlerin elindeydi. Yine tarihteki din alimleri ile bunların tekelindeki dini vakıf, mabet ve türbelere ait mülk; toprak sahipleriyle çiftçilerin bütün mülkünden daha fazla olurdu.

            Gördüğümüz gibi bizlerin takipçileri olduğumuzu söylediğimiz peygamberler, düşündüğümüz ve hayal ettiğimiz şeyin aksine; tarih boyunca insanlık dışı bir vaziyet ve zulüm içinde kıvranan eski toplumların hayatının hem iktisadi hem ahlaki hem de düşünce açısından sömürülmesini meşru gösteren; tevhide karşı tağutu ve putperestliği kollayan ve geliştiren dine karşı duruş sergilemişlerdir.

            Şirk dininin kaynağı ekonomidir. Bir grubun hakimiyetine ve çoğunluğun mahrumiyet ve mahkumiyetine dayanır. İşte bundan dolayı kendi konumunu garantiye almak ve yaşam biçimini sürekli kılmak için de her daim dine ihtiyaç duyar. Bir insanın kendi isteği ile, gönlünden gelerek zillete razı olması için dinden daha iyi etken, daha iyi potansiyel ne olabilir ki? Mevcut durumu meşru gösteren, onu temize çıkaran her zaman şirk dini olmuştur.

            Şirk dininin özellikleri -din düşmanlarının da doğru olarak ifade ettiği gibi- cehalet, korku, kayırma, servet ve bir sınıfı diğer sınıflara tercih etme ve onu üstün görmedir. Din düşmanlarının dedikleri gibi bütün bunlar doğrudur.

            Şirk dini tarihte iki farklı biçimde tezahür etmiştir: Birincisi; dinler tarihinde gördüğümüz gibi kendisini doğrudan ifade eder. Totem dini, Tabu dini, çeşitli Tanrılar dini, çok tanrıcılık, ruhlara tapma ve ilahlara tapma gibi. Bu, şirk dininin dinler tarihindeki silsilesidir. Fakat bunlar, şirk dininin aşikâr olan biçimleridir.

            İkincisi; şirk dininin gizli biçimidir ki diğerlerinin hepsinden daha tehlikeli ve daha zararlıdır. İnsan nesline ve hakikate en fazla zarar veren şirk dininin bu şeklidir. Bu şekil, şirkin tevhid kılığına bürünerek kendini gizlemesidir. Tevhid peygamberleri ortaya çıkıp şirke karşı başkaldırdıklarında, şirk de onlara karşı koyardı. Ancak peygamberler galip gelip şirke boyun eğdirdiklerince; bu sefer şirk dini, galip dinin mensupları ve takipçileri arasına karışarak, kendi inançlarını gizleyerek varlığını devam ettirirdi. Söz gelimi, Belam Bauralar Musa'ya ve Musa'nın hareketine karşı bozguna uğrayınca; Musa'nın hahamları ve İsa'ya karşı gelen Ferisilerin kılıfına girdiler. İsa'ya karşı direnen bu kesim, putperest Romalı Kayser'in safında yer alarak, tevhidi savunanlara karşı el ele ve omuz omuza veriyorlar. Bugün de şirk dininin temsilcileri aynı şeyleri yapıyorlar. Değişen hiçbir şey yok.

            Bu nedenle 19. yüzyılda söylenen şu söz doğrudur; ''Din, insanların ölümden sonraki hayata bağladıkları ümit dolayısıyla bu dünyadaki mahrum, zavallı ve perişan durumlarına tahammül etmelerine sebep olan bir afyondur. Zira 'insanların başlarına gelen her şey Allah'ın eliyle ve iradesiyledir; durumunu değiştirmek ve düzeltmek için yapılan her çaba Allah'ın iradesine karşı gelmektir', düşüncesinin sebebi dindir.'' Bu nedenle bu söz yani din afyondur sözü bu açıdan bakıldığında doğrudur.! Ve aynı şekilde 18. ve 19. yüzyıl aydınlarının; ''Din, insanların ilmi hakikatlere karşı bilgisizliğinin bir ürünüdür.'' ''Din, insanların boş ve anlamsız korkularının bir ürünüdür.'' ve ''Din, feodalite dönemindeki kayırmanın, ayırımcılığın, sermayedarlığın ve yoksunluğun bir ürünüdür.'' sözleri de doğrudur ve gerçeği yansıtmaktadır!

            Ancak, bu hangi dindir? Tıpkı bir ışık veya yıldırım gibi tevhid dininin çok kısa bir süre yanıp söndüğü anlar hariç; tarihi sürekli egemenliği altında bulunduran şirk dini! Bu din ister Musa'nın dini, ister İsa'nın dini adıyla ortaya çıkmış olsun; isterse Peygamber!imizin hilafeti, Emeviler hilafeti, Abbasiler hilafeti ya da Ehlibeyt hilafeti adıyla kendini göstersin. Bütün bunlar tevhid dini kisvesine bürünerek, cihat ve Kur'an adıyla ortaya çıkan ve Kur'an'ı mızraklarla kalkan yapan şirk dinleridir.

            Mızraklarının ucuna Kur'an sayfalarını asarak kendilerine kalkan yapanlar, Lat ve Uzza uğruna Peygamber'e karşı koyan Kureyşliler değildi. Eski biçimini o şekilde koruyamadığı için içeriden sızarak ve Kur'an'ı mızraklara takıp Ali'yi, dolayısıyla Hz. Muhammed'i deviriyor. Yani kısa bir süre içinde şirk dini; İslam dininin kılığına girerek Peygamber ailesinin hilafeti adıyla, Allah Resulü'nün hilafeti adıyla tarihte yönetimi ele geçiriyor. Halife cihada da gitse, hacca da gitse yine de hâkim olan din, maalesef şirk dinidir.

            Tarih boyunca insan topluluklarına hükmeden dinin temel özelliği şudur: Her zaman mevcut durumu meşru gösteren, halkı uyuşturan, geriye götüren, sınırlandıran ve halkın içinde bulunduğu duruma kayıtsız kalan dindir. Bu nedenle ''Din, korkunun bir ürünüdür; din afyondur. Din özgürlüğü ortadan kaldırandır ve din, feodal sistemin bir ürünüdür.'' diyenler doğru söylemiştir. Zira tarihi verilere ve tarih bilimine dayanarak bu konuşmaları yapmaktadırlar. Fakat bunlar, dini tanımadılar. Zira onlar din bilimci değil, tarihçiydiler. Dolayısıyla tarihi verilere bakan herkes şunu görecektir ki tarih boyunca dinler, ister tevhid dini adıyla şirk dinine arka çıksın, isterse çok açık bir biçimde şirk dini adına ortaya çıksın, neticede yaptıkları şey aynı şeydir.

            Hem İbrahimi dinde hem de şirk dinlerinde Allah'a atfedilen bütün isim ve sıfatları birbiriyle mukayese ettiğimizde şununla karşılaşıyoruz: Halkın korkusunun ve cehaletin ürünü olan din, şirk dinidir. Peki neden? Zira müşrik dindarlar, yani şirk dininin tebliğcileri; halkın uyanmasından, bilinçlenmesinden, alim olmalarından ve vaziyeti fark etmelerinden korkuyorlar. Halkın sadece sıradan ve her zamanki sabit bilgilere sahip olmasını ve bunun da kendi tekellerinde olmasını isterler. Çünkü halkın ilmi seviyesi ve bilinci arttıkça, şirk dini yok olacaktır. Zira şirk dininin koruyucusu cehalettir, şirk dini cehalet sayesinde ayakta durur. Dolayısıyla halk uyandıkça, halkın itiraz ve eleştiri ruhu geliştikçe, halkın idealleri ve adalet talebi arttıkça şirk dini sarsılacak ve yıkılacaktır.

            Şirk dinlerinde ilahlara atfedilen isim ve sıfatlar, zulüm ve istibdadın yansımaları olan heybet, vahşet ve zorba gibi anlamlardır. Oysa İbrahimi dinlerin en kadim isimleri ise şu iki anlamdan türemiştir:

            Bir: Aşk, güzellik, celal ve cemal sahibi bir zata kulluk etmek

            İki: Terbiye edip yönetmek, arka çıkmak, dayanak olmak, babalık etmek, ağabeylik etmek, rehberlik etmek ve himaye etmek.

            İbrahimi dinlerin peygamberleri, her zaman tüm yönetici kesime ve bütün putlara karşı savaş açmışlardır. Bunlar ister maddi ister manevi, isterse toplumsal yönetimler olsun; putlar da, ister zihinsel putlar, ister cismi putlar, ister beşeri putlar, ister ekonomik putlar ve isterse maddi putlar olsun, fark etmez. Şirk dininin (yani mevcut durumun) bütün tezahürlerine karşı amansız bir mücadele vermişlerdir. İbrahimi dinlerin peygamberlerinin ve onlara inananların görevi, mevcut dururmu kökten değiştirmek ve onun yerine adaleti, ölçüyü ve hakkı hâkim kılmaktı. Nitekim Kur'an'da bütün elçilerin gönderiliş amacının yeryüzünde adaleti tesis etmek olduğu sürekli olarak tekrarlanır. Yani adaleti ve mizanı hâkim kılarak mevcut durumu değiştirmek; kabul etmek değil.

            Bilince, anlamaya, aşka ve insanın fıtri ihtiyacına dayalı tevhid dini, hep cehalet ve korkunun ürünü olan şirk dininin karşısında yer almıştır. Tevhid dini inki,lapçı bir dindir. Şirk dini ise tahrif yoluyla veya tek ilaha karşı, tağutlara kulluk eden dini inanç ve akideler türetmekle mevcut durumu savunmaktadır. Bu nedenle tevhid dininin peygamberleri zuhur ettikleri her dönemde insanı, Allah'ın iradesinin tecellisi olan ve yaratılış gayesinin temelini teşkil eden Sünnetullaha uymaya çağırdılar. Tevhid dininin olmazsa olmazı, Sünnetullahın dışındaki her kuvvet ve kudrete karşı isyan etmek, onu inkâr etmektir.

            Bir tarafta tek olan Allah'a kulluk... Diğer tarafta insanları, hak olan nizama ve kainatı yönetme yetkisine sahip olan sisteme karşı isyana çağıran; toplumdaki farklı güç sahiplerinin sembolleri sayılan ''kölelik'' ve ''zillet'' putlarına kulluğa davet eden tağut..

            Samimi Müslümanların dine dayanmaları ve ona vurgu yapmaları, geriye dönüş değil; aksine tarihin direniş ve kıyam hareketini idame ettirmekten ibaret olmalıdır.